KIYI ÜŞÜMESİ
Uykulu bir kız gibiydi her zamanki deniz
güneş Altıntaş'tan şahlanırken hevesle
ufukta sancılı kızıllığı doğmanın
sanki az önce üfürülmüş kor parçası
sanki az önce öpülmüş dudakları kızın
(aşk mı aklına geliyor; susacaksın...)
hoyrattır dilek rüzgârı, eder edeceğini
yok sayamazsın sürüklenmiş kırgın gemiyi
içindeki zamanla, Bozburun'a doğru
daha demin şu limanda, ölüm yokmuşçasına
sanki kahrından kasılmış dizleri bir kızın
(aşk mı çiseliyor diline; ısıracaksın...)
odur, yarı sevap yarı günah izi kitaplarda
suç ve ayıp yarı yarıya acemilik çiçeği
açacak-solacak meraklı silsilesi doğanın
yarın açıklarda gezinecek anılarca belki
köpürmüş yakamozları uykulu bir kızın
(aşk mı esiyor kalbine; yutkunacaksın...)
(hiçbir kasırga, insanı ondurmaz, bileceksin...)