TADINDA
Bir yol yanlış düşten döner
dönerse bir yol kahrından küle
yanlış aşktan (yanmıştır yanan)
çünkü hayattır
uyanan ve sönen
sönerse bir sokak lambası kadar ömürle
yanlış gündüze kurban gitmişlikten...
evet yanlış umuttur söz bazen
şaşırtan
yönünü zamanın ve taşkın kavuşmaların
orda mor çatıların ezdiği evlerde tüten
ne aşk
aşktır
artık ne de hayat
hayattır
bedeni kurumuş ot kadar yakınken toprağa
yaprağa ne düşer
(toz düşer albümlerdeki yüzlere...)
bir umudun gölgesi yoksa toz düşer
çünkü, her vaat yanlış Bağdat'tan döner
(aldanmıştır aldanan)
yaşamaksa tadındayken kalsın, özenilmiş...
gül açsın kışın belirsizliğine aldırmadan
değil mi ki bahara çıkan eşiktir aşklar
her gül güneşe-suya muhtaçtır iki nedenle
hayat goncadan dönmesin, kökleri soğumasın
iki kişi iki dünya eder nasıl ve ne dense
olacaksa herhangi bir nesne arada
(kutsal atlasta düş kokan kucağıyla...)
kırmızı gül olsun, eşit açan iki dünyaya.