DİLSİZ ŞİİR
sessizliğin keşfine çıkmıştım;
bir ırmak akıyordu...
konuştum kuşkuyu ve suça bulandım söz’le
çünkü kav tutkuyla geçmiştim kendimden
(tutku öz’dür, toz’dur bazı hallerde...)
öteki fer’e ulaştığımı sanmıştım, közde
gömülüydü ‘nebi’ yanım; “söz yanılgıdır”
dediğimde korkuyla, lavdan bir ırmak
akıyordu, yanılgım öyle akıyordu...
ben : “artık hiç seçim yapmıyorum
ne güzel, özgürlük bu mu yoksa?”
mucize...
buldum sanırken
görmekle yürüdüm günahımı, yanmakla
bir ırmak akıyordu...
ışık ırmağı tanrının : akmak...
“en büyük belirti, belki mi tin?”
keşke bütün bildiğim kipte düş olsaydı
(bilmek başa beladır tüm hallerde...)
bilmek susmaktır : tanrı-da tek kalırken?..
kül yanım doğada, tanığımdır sıvışan su
artık
bir cenazeye bakar gibi bakıyorum hayata
“suskun” aya, “küskün” güneşe, “kaçkın” buluta.
ilk sallantıdan sonra araladım küflü ruhumu;
ölüm upuzun bir ıssızlıktı kaburgalarımda...
hiçbir şey seçmek zorunda değilim artık
ne mutlu çöl yanıma, özgürüm kumul kadar.