UÇURTMA USTASI
Çıplak gözle erdiğin kadarını bileceksin yerin, göğün
hasat o kadarcıktır, fazlasına gönlün gitmesin boşuna
hayat mülk değil ki uçan kuşa, koşan karıncaya kumul
değil musibet; sonsuzluk sır madenidir yaşayana, hem
“Her ölüm erken ölümdür” demiş madem ki ustamız
gayret niye erken vedalar için; keramet an’da gizlidir
yaşanmamışta bulacaksın iksiri, umudun fazlasında
beklenemez hem, hele imgesi yoksa, emaresi erincin
yağı alınmış süt, kokusu emilmiş gül neyse odur dün
şiiri kurumuş zaman makbul değil kente, diyeceksin...
yoksul günlere ödüldür alkol damlası, damıtılmış lirin
bir de harflerin muştusu elbet, varolmak başka ne ki
hava önemliyse; yalnızlıktan kayda değer aymazlık o
hiçbir ölüm şaka taşımaz tohumunda, aya ve yıldızlara
bütün hayatlar kanatlanmış uçurtmadır, mavilikte elçi...
cömert gökyüzü tarlası kaç uçurtmayı ağırlar, sormadan
sevincini onaylatır dileklere, dile üzünç düğümlendikçe
yutkunulamaz, yağmuruna bulaşan ağudan korkacaksın
güzü tarife şarkılar gerekmez; yapraklar açık sözlü sarı
her ölüm haksız, toprağa geçmiştir öyle; hiç veya hep
uçurtması bulutlara asılı kalmış çocukluktur her hayat
bekler özgürlüğü, rüzgârla dans eden, bakakalacaksın...