GÜZ BAHÇESİ
Yazdı... Alev ve ışık
tarçın renkli güz bahçemde ıssızlığım.
Ah! bakışlarını içime kaydırmadın hiç
bakışlarını içimin karanlık köşesine
bakışlarını içime...
Taşra kasabalarının soluk rüyalarını bölen
hırçın bir tren
senin henüz parçalanmamış süslü düşlerini taşıdı
kompartımanın camından ölü kelebekleri okşayan geceyi,
ayın gümüşünde uzayıp giden zeytinlikleri,
gözlerini yumup gözlerimi seyrettin
hayatı sokaklardan öğrenen kimsesiz çocuklar
ve pırıltılı suların koynundan sıyrılmış
mahmur şehrim karşıladı seni.
Yazdı... Alev ve ışık
benimse tekrar tekrar terk ettiğim ve sevdiğim
eski bir seviye geri dönen düşlerim,
yalnız bir keşişin gizli günahları kadar yalındı
artık içimin karanlık köşelerine kaydırsan da bakışlarını,
bir rüzgâr kandilleri söndürür,
gizliden gizliye tat aldığım yıpranmış acılarım,
alacakaranlığım,
umudunun yırtılan yerinden, yalnızlığına karışırdı.
Yazdı... Alev ve ışık
tarçın renkli güz bahçemde ıssızlığım.
Ah! saçlarımı okşamadın hiç
saçlarımı okşamadın
saçlarımı hiç...