HANÇER DANSI
Gecenin esneyen bir ağzı vardır
ağaç yanlış açıyordur çiçeğini
Sabah uyanan taşlarla başlar büyük suya
terk edilen insan birden uçurumdur kendine
Menzil damlayadursun yolu özleyene
usulca açılır insana bir ağıt, bir yalnızlık
Giderek beni unut sezginin dilinde.
Ağzı tütün kokan sıkıntı
çıplak incinmişliğimizi giyinse
İçini tutan kolonlarda dozerin diş izleri
zamanla birer enkaz arkadaşlığın mazisi de
Bir arkadaşlık ki nice demlerden sonra
fedakârlığın camı öyle narin, hohlasan kırılır
Giderek sesi çıkmaz olur bıçağın kesişine.
Susmayı öğrendiğimiz sınırların dili
hangi boşluğu soyunsak avutan bir sanrı
Baharın bahçesinde bir tümce serinlik
yağmurun dostça uzanması çimene
Ne zaman küslüğe kapansa kapıları
uzun süre ipte beklemiş bir boyun gibi
Yaradan konuşmanın hançeri kalır geriye!
Varlık / Sayı 1236 / Eylül 2010