YOLCU
o ırmaklar çoktan sularını alıp gittiler
yüzümüzü gören ne hancı, ne kervancı, hep sancı
yaşamanın ve hürlüğün ne hüneri kaldı
satıyorum elde kalan şu tek ağacı
kadife bir yalnızlıktan yalın bir şarkı
ölsün artık benim de payıma
düşer giderim hayat senden,
yoksa herkes bir ' acıya kiracı '
o şaşkınlıklar kişileri ve klişeleri alıp gittiler
gül' ü güldür, su' yu sustur, kar' ı karart
bizden öncekiler çok yaşadı karartma gecelerini
ecel tez gelse susturamaz içimizdeki uluyan çocuğu
bir lamba, bir sokak, bir de kendini yürüyen gölge bu
kirlenmiş koyakları yoklayan saat
hayatımızın bac' ı olsun ödediğimiz lavanta, yeter sus
susurluk' ta takla attı ülkem, ters perende, nakavt
o şarkılar çoktan güftesini alıp gittiler
biz akşamdan beri taş, susmalardan eylemin ilacı
as beni yar, koynuna bir cinnet suresi gibi as
milenyumun aslanlarındanız ne de olsa ve ali
ne taş işler gülümüze, ne evimize od
ne de od' umuza buz dağları
göğsümüzü parlatan ay gibi şakısın sevgilim
burada, seni beklediğim bu mazlum yerde
boynumuzu hayatla kıran solgun darağacı
ya geride soluyan ne bizden
o aşklar utançlarını alıp çoktan gittiler
cebimde dağlardan uzaklaşan trenlere ait biletler
yüzümde eşgalini yitirmiş gri bir acı
o kitleler naralarımızı alıp gittiler
çıkamam el gün içine, avuçlarımı ezen karanfil ile
ya böl beni sulara, küllere, yitmelerden bir dala
ya bağırt içimdeki herkül' ü yıkılsın şehir
birgün atlarımız kişneyerek yuvaya döner!