bütün bunlardan bana ne
akşamın boynu devrildi işte oraya
sahte sulardan el almış kanlı bir gelincik gibi
dedim, ay da ayarını yitirdi, bozuldu nacar saat
tutumluluktan bahsederken aşkı terk etmeye hazırlanan sevgililer
ayazmaya tırmanıp denizi vre yoksulluğu taşladık tepeden
bir arı, vızıltı küresindeki şarkısını bıraktı tepemize
tepkili bir jetin safralarını bırakması gibi dağlara
sen, kimliğindeki resmin sararmasından bahsettin doğal halinle
oradan elbe adası' nda ızdırap çekmiş napolyon' a geçtin ve aşkına
- BANA NE BÜTÜN BUNLARDAN, BEN SENİ SEVDİ
erkenci yelkovan kuşları geç yaralarını onarıp geçti üstümüzden
üstümüz başımız denize ve güngörmüş bulutlara kesti akikten
ben rahmine bir şiirin tohumlarını bıraktım
çağın görülüp duyulmamış müjdesi olarak
sanki derinlerinde atlar kişniyordu ya da plath' in gözyaşları
derilerindeki yaşam işareti anıları kanırtarak
suskunluğu ilk sen bozdun, yazgıdan bahsettin,
avrupa birliği' nin vahşetinden
durkheim' in intihar kategorilerinden, olasılıklardan ve almanlardan
jack london' un ateş yakmak'ı ve vahşetin çağrısı romanlarından bahsetti
[sana,
ama gazap üzümleri' ne haksızlık bu, dedin
sonra kalbimi kalbine kilitledim, akşamı sustum, bir inilti flütü gibi
-BANA NE BÜTÜN BUNLARDAN, BEN SENİ SEVMİŞTİM!
sözün miladı ya da tükenişti belki bu keder salvolar
yitirim ağıtları, şiir kağıtları gibi rüzgarını içimize üfleyen
tanımadan geçtik aşkın ve akşamın yanından, yüzümüz silme sis
ıskaladık bize hep merhaba olmuş bir nar ağacını da
melih cevdet düştü aklına nedense, etlik bağları ve ağlayan bir telgrafhane
biri iki yapmada üstüne yoktu, yapamadın; küsmekte üstüme yoktu, yapamadım
camdan bir kalpsizlik heykeli gibi paramparça
indim boynundan yere, belki parmakları yumuk ellerine
atom partikülleri halinde bir şiir bıraktım giderken gözlerine
-BEN SENİ SEVECEKTİM YA, BÜTÜN BUNLARDAN BANA NE!