ŞARKI 11
“Artık ölümde de tad kalmadı”
M. Cengiz, “Ölüm Binlerce Adın Var Yurdumda”,
Gençlik Çağı
A
Ölümün anlamını soruyorum kendime,
tanıdık bir sokağa girmesi gibi bir çocuğun
kayboluştan sonra. Geçmişini bulan bir kavim
gibi uzun süren esirlik yıllarından sonra.
Doğru tutulmuş bir hesaptır diyorum ölüm
bunca yanlış yaşamaktan sonra. İncirler
olgunlaşıyor birdenbire ağacında.
Çaylar aniden demleniyor. Anılarım
daha bir olgunlaşıyor. Anlıyorum
uçurumları sevdiğimi. Ölümü...
anlamını soruyorum kendime ve diyorum
ölümü yağmalayan korsan hayatmış
girerek sulara. Bakın, çürüdü bile
ölümün tohumu. Ezan sesleri haber vermiyor
vakti artık. Düşler dağılmış bile yıldız tozuyla.
Yol kaybolmuş izin karanlığında,
anlamın toprağında açan. Gömdüm
beni toprakla halk eden mimarı.
Bir kesik baş işte, yağmurlayıp
duruyorum ölümün yapraklarında.
B
Şimdi bir uçurum oyunu ölüm
Efsunla yağan Doğulu kar yağışı
Uzun hasretlerin yürek atışı
Donmuş fotoğrafı varoşlarda evlerin
Ölüm görgüsüyle karşılar kışı
Zehir açmış haşhaş tarlaları demek
Çocukluktan bu yana koynunda uyuduğumuz
İçtiğimiz afyonla beslenmiş bu yürek
Paslanmış sabrı kefen yapan kilitler
Uçurtma değil şiirdir uçurduğumuz
Şimdi kardır havaya savurduğumuz
Ömürden geriye tek sevinç tek hüzün
Biz ki beton olup demirle kavrulmuşuz
Yazıcısı bellemişiz kendimizi imgelerin
Ölümü ebe bilip Azrail’le doğmuşuz.
Harfi olmuşuz okunmayan simgelerin
Biz ki ölümü kaçak tütünle avutmuşuz
Şimdi kır kahveleri bile ölümle yıkanır
Bizden geriye yalnızca ölüm kalır
Varlık, Nisan 2002