Yaz Ve Şarap Dervişleri
gözlerin buğulanarak açmıştın kapıyı
bağda asmaların altındaki toprak ışıyordu
şarap testisini öbür yanına almıştın
beni omuz başının ısındığı yere
kilimlerin üstünde yaz sararıyordu
göğsünün genişliğini
kollarının endamını seviyordum
gözlerinin uzaklara dalıp gitmesini
çanakta şarap içmeyi dudak izlerinin üstünden
bir kırlangıç geçiyorsa meşelerin arasından onu
göğe bakarken, bir elinin yangının
saçlarımın arasında gezinmesini
ve alacalı uykularını seviyordum senin
iğde ağacının bereketi vardı yaz akşamlarında
boynuna sokulup dinlediğim öyküler
senin apansız karşıma çıkıveren sesin
ve sesindeki gölgeler, pembelere toz konduran
özlemin, haykırışın yürekteki gizil adı...sus!
seni andıkça soğuyor yüreğimin hançeri
geceleri köylerden köpek çığlıkları gelirdi
vahşi ve karanlık feryatlar, korku dolu avlular...
göğsümde üç tane diş izi hatırlıyordum
içim sızlıyordu...
köpekler hızla koşuyordu ve müthiş üşüyordum
ki kucağında avunmaya sana sığınmasam
üzümler korlanmasa, dudaklarımı avuçlarına kattığımda
bütün yeryüzü ayağımın altından çekilecekti
hatırlar mısın
beni kucağına aldığında bir başka iklimde
sevişirdim seninle, uzaktan seslerini alırdım
dağlardaki çoban ateşlerinin,
bir güvercin konardı göğsüme
yaz boyu benimle kalırdı
yaz boyu sen, ben ve bütün dünya
asmaların rüyalarını uyurduk
şarap testisini öbür yanına almıştın
beni omuz başının ısındığı yere...