geldiğin zaman
geldiğin zaman bir daha gitme
beni yoğaltılmış iksirler gibi eksiltme
canımın yongasında çürümüş bir heykel
gibi dururken fırtınalı sular ve acı
geldiğin gibi gitme: beni terk etme
dudağının güllerinde bal ve ağu
tetiğe bastığında bana yöneltme
suskunluğunun namlusundaki kurşunu
içtim balı ve ağuyu birlikte
orada ölüm nakkaşı, orada hayatın ebrusu
geldiğin zaman böyle bekletme
renklerin uyumunda sarhoş bir yoldum
saçlarımda kar, yüzümde ateş
geldiğin zaman bir daha gitme: artık yoruldum
ellerimde çiçekler, kollarım ansızın taş
sevgili, sevgili: en son senden de kovuldum!