eski dilde yazılmış solgun bir günce
dilsiz ve sarhoştun
ezilmiş bir üzüm gibi
çokça sevgilerde duraksamış
onlarca düşüşün ardında saklı
birkaç hece
birkaç ece
ve kaçıncı işareti bir sorunun
geçti, gitti tramvay
çocukluğun saplantısından
külleri üfledi aynaya bakan kanım
geçti, gitti mevsimler
acıyı alfabelerde unuttu aşk olduğunu sanan sonbahar
uzantısıydı deniz ağlanmış şehirlerin
hatıranın yosunlu söylencesi
kolyende yazılmış
iki cümle kadar uzun
iki cümle kadar yaralı ve soğuk
dibini görmediğimiz kendimize ağladık çünkü
bulantı nöbetlerimizde
belki de söylenemeyendi
aslında hep söylenen:
"birgün yanılgılarıyla gelecek sonbahar"