ÇİL
Her geceki yalnızlığında, buğulu aynasına çeker
evreninde benzerimi yargılar, dengesini dokuyan
hüsran, bendeki değil yılların bendi, anı tutmuş
susku hali, o sevimli tilki, okur tuzağını ve yoklar...
uyumak ne zor kuşlara karşı, konuşmak ne kolay
sırını da sırrını da dünlerde tutsak kılmış aynadır
kalbini taşıyan hurda beden, kaburgalar zırh yeleği
kül yolların, ter-tuz uzak yolların şavkı, şahlanmış...
ıtır yüküyle kimsesizliğe eker tohumu, o gümüş çil
lekeyi yüzüne kezzap gibi derin bocalamıştır ilkin
hezeyan kirini taşıyan cin, yokluğu kutsarken sanrı-
‘dır’ : “fırtınanın ıslığıdır belki dolduran kuyumu”...
zamanda yüzüm; çini damga tanrının lâl desenidir.