TURUNCU TEDİRGİNLİK
Günbatımına sitem bu; sessiz, soğuk hüzün
elimdeki kadehin prizmasında gördüğüm
ışık şahlanışı, ilk yudumda yanlış anladı
hayret; alkış sandı rakının dizginci beyazını...
tükenene alkış mı olurdu, yas verene
ezilmiş portakal gibiyken ufkun ince yastığı
yaşıyor olmanın sevinci mi okunurdu
yitimin üzüncü mü orda; is derzi, yazılı an
düğüm düğüm desen; aşıp düşe/giderken
ömür, apartman damlarının somurtkan demi
ağır basarken demin olana, caydım sözden
sitemini geri aldım üçüncü yudumda
unuttum günün silinmiş kınalı mendilini...
“Aşkın beni yağmalıyor” diyordu linç
şarkısında Funda Arar, düşler zamanı en çok
işte, düşünülecek taşkın soru dünyaya ilişkin
dedim, uyandım son anda, uyarıldım sanki
günbatımı yağma hevesini boğuyordu göğün
ufuktan beriye dağlanan yürek odağı neyse ne
un/ufak gri, rastlantı ufuktan öteye, giderayak
kanda algılanan dirim salt, karıncalanıyordu
bir mendilin ucu gibi yandı kent, uyudu
zamanı duya/duyura, küle dayandı, bitti kent.