DEVRİM ÖNLERİ
yüzünü döndü güneşe sen geldin diye susi
sen geldin diye, pat kokusunu saldı kasım
ağrı karlar gönderdi sen geldin diye
nil akıp geldi evimize
konuğumuz palandöken sırf sen geldin
sen geldin diye uçurtmalar çıkmaz artık evimizden
bir kaydırak bir top aç bilyeler ve çember
erik çalmaktan yorgun el, düşmekten kanayan diz
sokak araları akasya dalları devrim önleri
sen geldin diye deniziler okyanus gezmiş, gelmişler
kordon'dan süslü faytonlar geçti sen geldin diye
macun şekeri pamuk şekeri helva bir kurşun düşleri
hayatımızdan zulüm gitti, aşk menzile girdi
çatıdaki küs kumru yanımdan giden solucan
sen geldin bütün mahlukat birbiriyle kaynaştı
sen geldin allahı gösterdi bu ayna
öpüşülmeyen akşamlar ne çok haram
bu girdiğimiz kapı kirli gül
dumanı tütmeyen hayat utandı senden
sen geldin diye iyilik konuğumuz her zaman
sen geldin yaban ördekleri, üveyikler
bir uzak biraz boşluk hafif karanlık
şiirleriyle şairler çok uzaktan, çok uzaktan yoldaşlar
oyunlar resimler çizgiler Semih Poray'lar
hatırlayıp yaralı hayatımızı söküp gelmişler
sen geldin diye yapraklarını açıyor kitaplar
yapraklarını biraz yeşil, ama hep sana açıyor kitaplar
küskün daktilo, masanın üstünde bekleyen kalem
yazmayı bekleyen şiir acılı dünyaların üstünden
sana gülümsüyor sana bakıyor sana seviyor, geldin ya
bir yaz aktı içeri, bir bahar kuruldu evimize
geldin ya, yaralı kurtlar ulumal, artık içimde
E, 48, Murt 2003