HAYATI ÖĞRENMEYE VAKTİM YOK
Bir albatrosun kanatlarıyla vurdum hayata
Şiddetle ortak edildiğim hayatlarla büyüdüm
Tenim yırtıldı gül kokulu tenlerin üzerinde
Öpüşmediğim dağ, sevişmediğim okyanus kalmadı
Ne kadar büyüdüysem
o kadar az şey bildiğimi öğrendim.
Anladım hayat sonsuzluğa akan mavi bir ırmak
Bense içine düşmüş küçücük bir karınca
Hayatı öğrenmeye vaktim yok!
Ancak boğulabilirim içinde.
Okudum, koştum, yıkandım hayatla.
Ne kadar kır varsa, ne kadar kent, ne kadar bulut
bir çocuk gibi çizik attım üzerine sözcüklerle...
Renkli balonlar bağladım uçlarına.
Bir de baktım bir tomurcuk
benden daha çok şey biliyor.
Sahilde bulduğum taşların kokusu
milyarlarca yıl önceden geliyor.
Oysa ben, daha dün sabah kıraz ağaçlarıyla
fuhuş halinde yakalanan bir kuşum.
Hayatı Öğrenmeye vahim yok!
Ancak çok uzun bir öpüşle
yırtılarak ölebihrim önünde.
Kırmızı, sıcacık, tropikal yağmurlar gibi
yağar kanım dağlara...
Dağlar tanır beni zaten.
Dağlar bilir ne dediğimi
Şapkası olurum dağların.
Eski, Temmuz-Ağustos 2005