küf
lağv oldu bir anda -eskil bir sikke gibi
kuytu: can evine yaraşandı pek
mekân-ı cennetti gaz’telerin eskisinde –acıklı türk filmi idi ol ömr: hep siyah-beyaz
ucuz şarap cigara ve ekmeğe katık bir çift yeşil zeytin -ey uzaklar- en uzaklara dalan
içine konuşan bir ermiş sükût
‘hayât’ı çoktan silmiş bir akl
esrik duruşun lâl hâli
arada bir taşa vuran kâfiyesiz baş
uyku: her derdine yaraşandı hep
gece: tek bildiği -havası uzun- türküsüydü
tüttürürdü cigarasını kibritinin kavına tek vuruşta
duman olurdu ıssızlığına dayanan uyuz itler
sabaha dek nöbetteydi -korku ne ,
(rûhu küf bir adamın ne söyler ak sakalı
kırık camlı gözlükten sızan ne
-sizin kokladığınız size kalsın-
ölm döngüsündeki dervişin zikri ne)
güneşli havalarda tezgâhını kuran
ve -değil inâdına- ‘ekmeğine’ zamanı kuran
saatçi memet’e sordum dedi “sizlere ömr”
boşaldı içim -bilmem kaçıncı...
-benim kokladığım bana kalsın-