Z A M A N
kuyunun dibinde duruyor taş :
yosunlu korkulu yorgun ve bilge
‘evrenin ruhu’na kazıyor tarihini
biraz hüzün biraz umut yazıyor ve aşk
ki böyledir hayat ‘ilk an’dan beri
‘doğa-tanrı’nın tek işidir acı ve mut
kızıl ve mavi kara ve deniz sıcak ve soğuk ve ruh ve ten
elleri göğe açık ve boynu dik
alır yolunu bir ‘sonsuz söylen’e
inceden
çölde dağda bayırda
o köz dilleriyle yalıyor ömrü
bir açıp bir soluyor tohum yeni sevdalara gebe
yıkıyor yüzünü tuzlu sularla
yanık ezgilerle yırtıyor yüreğini dört mevsim
içi kum içi söz ve sus
rüzgârlar okşuyor ‘gri ruhu’nu
bıçak sırtında ipeksi bir can
bekler sabahları ürkek rüyâlı
karanlığa eş bir aydınlık
ilikleri çekilmiş kemik durgun kılcallı damar
nere baksa ne söylese eksik anlaşılan
yarı âmâ yarı lâl bir baş
döner gibi giden çarpı ayaklar
hangi yönü gösterse sanki yalan
kuyunun dibinde yürüyor taş :
kum kum büyüyor aklında esrik yüreği