Mösyö Albert 22
sokaktan geçince anladım, o herkesi tanırmış
ama kimse tanımazmış onu, ölünce düşündüm
mezarında üç çiçek vardı yalnızca; papatya, gül ve lale
yalancı laleler vardı başucunda
rüzgardan korkan ve kel kalan laleler
mini meyhanede kıldık cenaze namazını
üç kişilik bir cennet kuracakmış bize
aşk cehennem davetiyeli, bütün cehennemler aşk
ölmeden önce uyurdu öğlenleri
akşamları başka türlü edemezdi, etse sabah olmazdı
hayatını üç kez soydurdu
üç kez soyuldu düşlerinde
cebindeki son parayı bana vermişti
şu bir milyon; kemancılar için
bu bir milyon; şiir için
bu da size hizmet eden garsonlar için
içilen içkileride sen ödersin artık
kalanı yatacağım toprak için ayırdım
kefen pahalı, çıplak girerim toprağa
ölüm bu yaşta ısdıraplı bir gece, eğlenceli üstelik
leke yalnızca elde dolaşır; ölüm leke taşır her yürekte
gözlerinde ne varsa o kalır suda
acı hayata geçirilemez, koltuk altı bir değnek yalnızlığı
yapılacak ne kaldı mösyö albert
yaşanmamış neler kaldı, bunları konuşmalıyız
konuşmamalıyız melekler çanlarımızı çalarken
gözlerim gözlerinizde uçuyor
gökyüzü yıldızlarla serin, toprak su ile
hayat çığrından çıktı, hintli bir garibim ingiliz üstelik
soylu bi atın bacaklarından alıyorum bütün tiyoları
son nedir diye soruyor camu
son yalnızca öteki başlangıca dönmektir
çünkü dönmek sonsuz bir günah
mösyö albert ben başlangıcıma dönüyorum, dedi
annemin rahminde seksen yıllık düşlerimi yaşayacağım
ben anneme yatıyorum
babam bu sabah erken uyandırmasın çocukluğumu