Köşesiz Bir Pazar Yazısı
bir pazar sabahı
diğerlerinden farklı
sağanak da var, güneş de dışarıda
- ağustos yağmuru, ağustos parıltısı -
velvele yarışındalar
ses mi baskın, renk mi?
göreceğiz birazdan...
şimdiden suya da, ışığa da doydu içim
plastik akıtmaların yapay ve melodram yüklü duruşu
yağışın saç damlardaki namesini kuruttu
kafiye daha sıkıntılı doğuyor artık
her çağın kendince mutsuzlukları var
-belki de sebebi budur bizimkinin, plastik borular-
geçende bir psikiyatra sordum, haince:
‘mutlu olma nedenlerimizi sayar mısınız? ’
biraz düşündü, ... yüzüme baktı, ... yazdı reçetemi
iyi ki bu soruyu sormamışım ilkokul öğretmenime
balkondaki ‘barbekü’ saçmalığını
ilk fark eden zamane güvercini olmuş
-kaçımız kullanırız ki bunu? -
iki yumurta bırakmış sessizce
iki güvercin –yeni yetme
doğum yeri: barbekü
doğum yılı: ağustos
titretmeye başlıyor bu düşünceler yüreğimi
biz tükete duralım dünyayı
kuşun şamarı, yüzümüzde, okkalı
son zamanlarda aynalara bakamaz oldum...
baksam da: kaçamak ve telaşlı
özet halinde tıraş oluyorum, özenmiyorum
kuşkulu gözlerimle tanışık olmaya yok niyetim
yüzümü yana çevirip fırçalıyorum dişlerimi
sahte, ... gevrek bir gülümsemeye dönüşüyorum aniden
dostlar alışverişte görsünler
biliyorum; ıslah olmaz bir şapşalım,
ben bir gülümsemeyim! mutlu, kendisiyle barışık! ...
melun bir pazar sabahının
bana yazdırdıklarına bakar mısınız?
ben hariç herkes piknik ya da plajda
doğal hayatı işgal etmekle meşgul
ortalık yerlerde
rap, acid hatta techno dinleyen insanlar...
ben daha değişik motiflerle kirletiyorum dünyamı
benim alanım boş sayfalar ve taşlar –mermerler, granitler
duvarları kullanmıyorum şimdilik
duyulmamış rumuzlar buluyorum tanıdıklarıma
kimlik belgelerine yazdıramasam da -gerçekten sakıncalı olurdu-
yazıtlar çiziktiriyorum hiç görülmemiş harflerle
kendi yazım kurallarım çerçevesinde