YANILGI
Yetişmez gülüşlerin sarılışı
ne de anlayışın
adımlardan bir çizgi olduğu yaşamın
yetişmez anlatmaya sesinin kırılışını
gözlerinin parçalanışını
alışmadıkları bir soğuktan.
Gün bir ağartıyla karşılar pencerenden
seyreder gövdeni alaycı serinliğiyle
der: "Her şey yeniden başlayacak, yeniden
sen dokunuşlarını getir doğmamış aşkların
ben yayayım çıplaklığımda Geçmiş Zaman'ı."
Ve gürültüsü sarar çevreni seslerin, gölgelerin
alırlar seni uzayan bir yorgunluğa
bırakırlar büyüyen ayçasına gecelerin.
Sanırsın kimse görmedi ayla başbaşa kalırken
bilmediler ince bir camdan yapıldığını gülüşlerin
çünkü kimseler geçemedi dişlerinden öteye
dediler: "Bu gökyüzü bize yeter!
Ama ben, kargınmış çocuğu düşlerin sanrıların
geometri bozguncusu, büyücüsü kokuların
dinlerim taşların altında yatan yüreğimle
gövdenin kıvrımlarını, titreşen sokakları
giyerim lacivert geceden gömleğimi
derim: "Ey kent, gel dans edelim seninle!"
paylaşırım seni akışan bir çığıltıda
sanırsın kimse görmedi gözyaşın bıçaklanırken
paylaşırım, en güzel sesleri vermek için sana.
I
Ben bir yaban atıyım
Serseri rüzgârlardan doğma
Ömrüm benim, şu rodeoda.
Sarhoş bir denizanasıyım
Geçiyorum
Budanmış budunlar arasından
Ömrüm benim
Uyur gibi yapan çocuğun
Bütün duydukları.
Bir elim orgda
Bir elimde orak
Geçiyorum dünyadan
Turnede bir oyuncuyum
Uyandığı şehri tanımayan
Yaşım yok
Adım hiç Erdal olmadı benim
Kötü tarif edilmiş
Bir adres gibi
Dolaşıyorum gövdemi
Geçiyorum yıllardan
Unutmaktan yorgun
Beynim bir sonbahar sarayı
Kızgın kelimelerden bir kovan
Yunuslar gibi sıçrıyor
Aklımda dizeler