genç ölülerdir şairler
unutulmuş aşkların tekrarıdır hüzün
çölün kumaşını keserken uzun gece
yalnızlığın uçurumunda gümüş eritir ay
suskunluk hep o bildik şarkıları söyler ateşböceklerine
kanatılmış gergeflerde evde kalmış kızların yası
bir tutku gibi işler makas, keserken masalların kumaşını
her aşk bir tarih düşer insanın yaralı kalbine
orada, o yasak ten ülkesinde çoğalırken çentikler
ipek, şarap ve karanfil kokuları sızar şakaklardan
billur bir ölümdür artık 'eskimiş bahar'
hayat 'kendi sesi'nden taş plaklara okunan şiirdir
anlamaz kalbin mutlu kelebeği, anlamaz sevilmemeyi
incecik çiçek tarlalarına ömrünün önsözünü yazar
ışığın orağıyla biçilir aşkın ekini
denizlere açılıp dönmemiş bir teknedir aşıksa:
aklında bir romanın unutulmaz tezleri
dilinde 'sarhoş gemi'den aşırılmış bir arya
kalbindeki hançeri daha derine iter su perileri
genç ölülerdir şairler: tez vurmaz kıyılara
tez vurmaz denizkızlarıyla sevişmiş
mutlu cesetleri...