GEÇMİŞ
I.
Upuzun bir gündü, usulca
çıkardın üstünü: kısacık bir gündü
klakson sesleriyle egzoz dumanlarının
ucuzundan şarkılarla telefon kabinlerinin
her zamanki karmaşasında gazetecinin
sağ tarafta hiç kimsenin bakmadığı
‘park yapılmaz’ levhasının...
tülden ve perdeden, kapalı pencerelerden
sızıverdi saçlarına, sanki hiç yaşanmamış
hiç yaşamayacakmış gibi karanfilleri
koklayıp koklayıp da orada, plastik
bir kaba terk eden, ıpıslak bir ağustostu;
çarşafları terleten.
Yine öyle usulca saçlarından, tülden
orada bir iki sandalyenin, sobanın
hiç bitmeyecek hevesinden...
Kısacık bir gündü, hani
çoktandır gelmeyen. Kalsa
takılıp kalsa pencerelerden.
II.
Yatağın kenarına ilişmişin de akşamın
kızıllığı var ellerinde, yüzünde
sanki ben buradayım der gibi, ama çok
çok alçak sesle söyler gibi bir gülümseyiş
ellerin yatağın baş ucuna uzanmış:
siyah beyaz bir mutluluğu, bırakıp
bırakıp da yakalamak isteyiş, belki
( sonsuz çekiminde o düş yataklarının )
biraz zamanı yakalamak isteyiş...
Geçmiş mi? Bakıp bakıp da ağlayasım gelir.