BİR MASUMİYET MAHZUNİYET FOTOĞRAFI
Gül dibini çapalamakla
ihanete uğramış ceviz ağacını seyreden
camları parlatmakla ilgisi yok
yorgunluğumun adı konana kadar
med-cezir’e talim diyor şeytanım
her şeyim kıldan ince, bir dudaklarım
karşılanmak nedir bilmeden dönüp durdum şehre
ya yağmur yağmıştır sokaklar dizboyu bahane
ya papatyalar kibir mevsiminde
beni severken öldüremeyen biri var bu şehirde
ben yangında çatırdayan akasya, o kurtaran su
bir masumiyet, mahzuniyet fotoğrafı
yalnızlık şiir olmuyor
yağmurun bol olduğu mevsimlerde, o eskidendi!
gece karanlık desem binlerce kez söylenmiş
annemin kanayan rahmine çarpıyor
öyle ulaşıyorum bilinmeyene
altın sinsidir iz bırakmaz
lekelidir gümüş, hoyrattır, iz bırakır
iz bıraksın diye gümüşü sunuyorum
doğum günü mayıs’a, temmuz’a
eylül’e denk gelenlere
her aşk gibi bizimki de benzeyecekti
tanık olduğu darbelere...