O SOĞUK SORU
doğmadan dudaklarına zakkum bir ölüm
sürülür bebeklerin uyanırsa ölecek gibi
birbirlerinin ellerine sığınır
sesini yutanlar ilk defa ıkınıp
beş defa gök avuçlayıp dökülür
orada yeşil bir nefes çıkarır korkutur
o soğuk soru
bildiklerin çıplak bırakır seni
ezberlenir odaların sahibi
yerinden kimsenin oynatamadığı zorluk
değil adalet değil ateşe dönüşen su
mezarlık toprağını bize paylaştıran kim
sıkıştırılmış zamanın patlaması bu
eski uğultu
bu uğultu aynı tohumdan
su alır kafalarda boş odalar
yalanını bıçak gibi kullanır hemen
unutacak kadar gelişmiş gerçek
kimi yandırsam o soğuk soru
her yerde ölüler birbirine benzer
bir çocuğu azarlayan bütün kelimeler gibi