TEBEŞİR
dağı basar soluk kesen kar
bardaklara dolar salaş meyhane
bakışların benzediği aynalar
solar günbatımının rengiyle
kurşunkalemle cilalar tırnaklarını
sırlarını şifreler sesindeki melodiye
gizli bir sevişmeyi içinde sayıklar
sınıfta kalan hüzünlerle
çivit mavisi geceliğiyle yatar
geometrisi olmayan kanepede
polen gelincikle boyar benliğini
memeleri çiçeklenir bu mevsimde
tebeşir tenini durulayan kızlar
ağlar o yurdun çeşmesinde
yenilgisinden sonra başlar cesareti
un yolunda yürür altuni gecede
mektuplara uzaklığını koyar
yaşarken yazılmayan bir öyküde
sorar kalem nerede defter nerede