Şeytan Islığı
üzülme / titremesin yazamayan ellerin
zehirli örümcekler defolsun narin bedeninden
erkekse eğer ateş, alevlerini benden istesin
gölgeleri yok çakallar dizilmiş geçeceğin yollara
bak halâ buradayım / ağlama / bir benim sana kör olmayan
beni her nerede istiyorsan sakın korkma / an /
bu tıslayan yılan kim / nereden geliyor bu fısıltılar
“ yalandır diyorum yalan bitmeyen aşklar yalan! ”
çağrılırsa sabah, utanır çekilirse gece ve hangi erkekse
o adını çağıran / sakın seni tanımasın öldürürüm
işte bir başıma yatağına getirdiğim turuncu Güneş
sen bir uyan sevgilim / uyanma veyahut / hiç örtme kalçalarını
bilirim her gece utangaç Ay dudaklarından öper seni
ben ürkek girerim odana / lâkin benim öpüşlerim hayâsız
ah dokun / tenim Mars / gövdemi sorma / gövdem en ilkel ateş
ıslanırsın ve akar dile gelir bilmem kaç bin efsane
bin bir gece masallarında Şehrazat’a açılır gövdelerimiz / açılsın
biliriz / nasılsa gerisi kandır gördüğümüzün gerisi nefret
bir inlemelerimiz kalır şehvet panayırında / çocukluğumuz kalır
yetişkin bedenlerimizle nasıl büyük oyunları oynadığımız
üşüdüğümüz kalır / hatta içindeyken nasıl gülerek ağladığımız
kimse karışmasın titremelerimize kimse ilişmesin
sorularınızı da çekin üzerimizden / ne kadar uzun gözleriniz
biliriz / nasılsa gerisi kandır gördüğümüzün gerisi dehşet
bir kalmaz melun şeytanın cennetteki son gecesi
gittikçe azalır frekanssız tıslayışı / fitnesi cehennem ve ateş
sen ey mezarsız ceberrut hayvan / çek ıslığını dünyamızdan
yankılanır çığlık çığlığa göklerde dinmeyen iğrenç ses;
“yalandır diyorum yalan bitmeyen aşklar yalan
aslında sizin sevdiğiniz ve itirafa utandığınız vahşet
size son sözlerimdir ey insanlar / sevmeyin sakın sevmeyin
şehvetten ötesi kan / şehvetten ötesi dehşet....! ”
Fadıl Oktay
Hayal Dergisi / 2004