Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -

Yıllıklar » Şiirimizde 2001 Ufuk Turu / İhsan ÜREN » 3- Sait MADEN (1932) / ŞİİRİN DİP SULARINDA

3- Sait MADEN (1932) / ŞİİRİN DİP SULARINDA


Acının dip sularıyla, 'Şiirin Dip Suları' birbiriyle örtüşüp karıştı mı ne?

Bu güzel şiirinde Maden; usta dalışlarla şiirin bazı ipuçlarını su yüzüne çıkarıyor, sağ olsun. Ekim ayı şiiri olarak Cumhuriyet gazetesine Arif Damar bu şiiri seçti. Bu nedenle bu uzun şiiri yerimizin azlığına karşın bütün olarak yayımlıyoruz.

 


O da ne? Olamaz! Aralık ayı Adam Sanat dergisinde Sait Maden 'in yeni şiiri de 'Şiirin Dip Suları' i Pes yani! Bu şiirler, aynı adlı şiirin devamıysa (öyle olduğu anlaşılıyor) bölümleme başka türlü yapılmalıydı!

Şiirin Dip Suları'nın bir tane 1. bölümü, bir tane 2. bölümü, bir tane de 3. bölümü olmalıydı değil mi?

Büyük bir dergicilik hatası! Yapan kim? Şiiri beğendinizse devamını da okuyun.

 



 


 

 


ŞİİRİN DİP SULARINDA


 

1
Yeni bir dize'yi pencereden uzatıp, güneşe doğru
tuttunuz mu akşam üzeri, hava esintiliyse eğer,
pır pır ettiğini görürsünüz ışıltılar saçarak yer yer.
Kimi kez elinizden kaçtığı da olur; tepe, göl, koru,

tarlalar, karşı dağlar derken bulutlara karışır gider.
Boş kalır şiirdeki yeri. Artık dilinizde bir soru :
Nerde benim düş kelebeğim, ışıktan kuşum? Neydi zoru?
Yokluğunu gidermek için ararsınız yeni bir şeyler.

Zaman geçer. Bilinmedik bir yerde, umulmadık bir gün
Üstünüze bir ışık düşer, aydınlanır çevreniz bütün:
yüz güneşin hep birden at sürdüğü aynaya döner deniz.

Bir de bakarsınız gökten aşağı bin kollu bir avize :
sayısız billuruyla parıltılar saçan o yitik dize!
Der gibidir size: Her zaman bu şiirin bir yerindeyiz!


2
Kendi yolumu bulurum, düşünme beni;
her sözcüğün arasından, ağaç, kor, sülün,
serçe... kolayca geçerim, serin, mor, yeni..
ne gelirse aklına ... Bak, diken'in, gül’ün

bütün dönemeçlerinde ayak izim var.
Yolda bulduğum her şeyin tadına baktım,
acı'nın liflerini çiğnedim; korkular
şarap tadındaydı, hüzünler elma... Atım

ürktü kimi sözcüklerden, zora düştüğüm,
yol değiştirdiğim zamanlar oldu. Gök, düğüm
üstüne düğüm atlı geçmeyeyim diye

dağın ardına. Olsun. Ben oradan gelen
iniltileri dinledim, sık sık yükselen
çığlıklar, ağıtlar duydum. Dönmem geriye!


3
Ne bekliyorsun? Uyak mı bekliyorsun burada
yağmur bekler gibi kaç gündür?
Bak, bulutlandı yüksekler, umut kesme, incecik
bir çisenti başladı bile.

Dur, ne diye kenti çisenti'ye uydurdun? Gerek
yok daha. Az sonra her yeri
bir engerek gibi sarar yağmur; gündelik sofra
çamurla örtülür üstelik.

... Her yer su dolu, delik deşik. Gideceğin yolu
bulamazsın bu karanlıkta.
Bize buyur. Aralıkta çıkarırsın üstünü,

dinlenirsin. Uyak ararız
birlikte. Gerekirse tuzak kurarız en uzak
yerlere. Bana bırak o işi.


4
Bu şiirde her dize'nin
çizdiği gizli eğriler
üst üste gelince, senin
yollarını birer birer

düğümleyecektir, sevin,
düşünde beyaz gemiler 
yüzen uzak bir kimsenin
uykusuna. Bir el siler

gibiyken o eğrileri
var hızıyla, ayrı bir el
uzanıp ileri geri

saracak seni bir mumya
sarar gibi, öyle güzel,
yok olacak eski dünya.


5
Korkular ne renktedir, düşündün mü hiç,
ayva sarısı mı, üvez renginde mi,
küf yeşili mi yoksa? Ya senin sevinç
çığlıkların sülün kuyruğu, kuş yemi,

serçe göğsü renginde mi? Ben öpe öpe
bakıyorum her şeyin tadına. Tanrı
ne renkte, senin renginde mi, körpe
kuzukulağı renginde mi? Dağları

örten şu kızıl akşam sisleri, kuşku
mu yoksa acı mı? Mor kanatlı bir uyku
dönüp duruyor havada, narçiçeği

gökyüzü bir benim yüzüme benzerken
bir senin yüzüne… ben bunları derken
nasıl açıyor bulduğum renkler gerçeği!


6
Bir sözcüğü değiştirmek istersiniz de
bozarsınız ya kapanmış bir dize'nizi,
çözüp yolu düğümünden, çözüp denizi
halatından ağır ağır, içerinizde

uzun bir geziye çıkıp, şu liman senin,
bu liman benim gidersiniz ya, derken
yeni bir yığın sözcükle kabarır yelken;
hangisini isterseniz alın, kimsenin

bilmediği bir düşte avuç avuç yıldız
ya da kucaklar dolusu gül topladınız
dizenizde boş kalan yere. Sizin bunca

çabanıza karşın, o da ne? eski sözcük,
gözlerinin içinde hınzır bir gülücük,
uzanmış kendi yerine boylu boyunca!


7
Bir sözcüğün içinden geçiyoruz seninle,
ufacık bir sözcüğün, yaprak gibi, kırlangıç
gibi... ilerden gelen şu çağıltıyı dinle
karanlıkta: Derin bir suyu usta bir dalgıç

gibi geçmemiz gerek... 
                                    Evet, şimdi sivri, sert
taşlara sürtünerek gideceksin. Mağara ;
gibi bir yer burası. Bir uğultu var, evet,
ateşböcekleri var, gözler var, ara ara

yanıp sönen... Güç adım atıyoruz yapışkan
çamura bata çıka ... Ansızın ilerde kan
rengi yapraklarıyla yükselen bir ağaç, ve,

üzerinde bir yığın insan yüzü, tek meyve...
Korkma, yolun sonuna az kaldı, Şu burgacı
aşınca kurtuluruz. 
                        - Neydi bu sözcük? 
                                                     -Acı

 

 

 

 


(Adam Sanat 189, Ekim 2001)


Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa