5- 2004'te TÜRK ŞİİRİ / 2004'ten İzlenimler ve Şiir Kitapları
Allen Ginsberg, "Bir ülkenin kötü durumu yüzünden politikacıları suçlayamayız. Suçlu olanlar şairlerdir. Çünkü politikacıların bir ülkenin durumu hakkında bilinç edinebilecek kapasiteleri yoktur. Ama şairlerin vardır." diyor. Bu yaklaşımdan yola çıkarak I. Karşıyaka Şiir Kurultayı gerçekleştirildi. Türk şiiri bütün boyutlarıyla tartışıldı orada. Bir sonuç bildirisi de hazırlandı. (20) Ne yazık ki Kurultaya katılanlar bile unuttular bu eylemliliği. Alınan kararların izleyicisi ve geliştiricisi olamadılar. 'Kaç şair bu saptamanın içeriğine uygun olarak kendini, şiirini örgütlemiştir acaba? diye sorulmalı mı? Bunun yanıtı, şimdilerde, hiç de umut verici değil. Sisiphos Efsanesi devam ediyor.
"Dilinde nihayet tüy bitti: Şiirin güzelim eğni kitlendi / Ne dumanh vadiler dökülür silkseler şimdi ceplerini / / ( .. .) Yüzünüzü ekşitmeden, azıcık geri çekilip bir bakın / Kovan kaçkını züppe arılar, fışkı eşeleyen söz ecinnileri / / ( ... ) Şişenin dibine tüneyen mi dersiniz dili dışarıda gezen mi / / Hele o herkesle düşüp kalkan münkirler, dergi fahişeler” (21) Bu dizelerdeki aşağılama ve suçlamaların ne kadarını hak ediyor günümüz şairi? Galiba iş gelip bilinç yoksunluğuna dayanıyor; daha doğrusu şairin böyle bir sorunun olmayışına... Yoksa öylesine kariyerist, günoğlu, liberal, oportünist, makyavelist... olmazclı şair.
Nereden bakılırsa bakılsın; sözlerde, davranışlarda Türk şiirini olumsuzlayan bir içerik var. İsmet Özel, "Çağdaş Türk şiiri yok." demekten kendini alıkoyamaz.(22) Adnan Özer, "Artık büyük şiir yazılamaz." inancındadır. Öte yandan Kemal Gündüzalp'in kuramlaştırmaya çalıştığı "birikimci toplumculuk" aranışı; Efe Murat ve Cem Kurtuluş'un "Madde Akımı Manifestosu (Bir Madde Şiir Politikasına Doğru)" adlı bildiride ilkeleştirdikleri çıkış, Baki Ayhan T.'nin "Soylu Yenilikçi Şiir Manifestosu", Serkan Engin'in "İmgeci Toplumcu Şiir manifestosu" gibi metinler. Türk şiirinin şimdiki durumuna birer itirazdan başka bir şev değil. (23) Yüzden fazla şiir kitabı okudum bu yıl. Jüri üyesi olduğum yarışmalara gönderilen üç yüze yakın dosya ve kitabı da göz önüne alarak söylüyorum: Türk şiirini ilişkin onca yakınmanın haklı nedenleri var. Şiirimizin vardırıldığı düzey hiç dikkate alınmamış gibi. Oysa yaşı, şiir deneyi ne olursa olsun; bugün şiir yazmaya koyulanın göz altında olduğunu unutmaması gerekir. Onlarca göz... Nâzım Hikmet'in, Edip Cansever'in, Cemal Süreya'nın, Ece Ayhan'nın, Oktay Rifat'ın... merakla bakan gözleri. Bu olmayınca, ölçüt de olmuyor işte. Bu konuda Özdemir İnce sonuna kadar haklı.
Yüzün üstünde şiir kitabı okudum bu yıl. Edinebildiklerimin bir dökümünü de \'erdirn bu yıllıkta. Belki de sadece anmaya değer olanlarını belirtmekle yetinmek gerekiyor. Anılanın, önemli olduğu sanılıyor çünkü. -Ama öyle değil. Yıllıklar, aynı zamanda sosyolojik çalışmalardır. Bu nedenle olanı, olduğu gibi yansıtmak bir zorunluluk gibi geliyor bana. Şiirle ilişkisi olmamasına karşın bazı kitapların anılmalarının nedeni bu. Zaten, bir yıl içerisinde onlarca iyi şiir kitabının olmasına olanak yok, olamaz da.
2004 şiir adına daha verimliydi önceki yıla göre. Arif Damar bütün şiirlerini 'Külliyen Red' adıyla kitaplaştırdı. Metaforik özelliği olan bir kitap aclı. Bu da mı günümüz şiirine bir itiraz acaba? 2002'de basılan bu kitap, ancak bu yıl okuyucuyla buluşabildi. Arif Damar, son kitabı 'Aynanın Önünde"yi de eklemiş bu toplama. 2004, verimli bir yıl oldu Damar için. 'Kırık Makara' adlı seçme şiirleri de yayımlandı.(24)
İlhan Berk'in yeni kitabı: Requiem. Güzel bir ad, hep bir şiiri tamamlamak isteyen uzun bir adamın şiirleri. Gene bir dil serüveni, insanın yüzünde gezinerek yazılmış şiirler.
'Zifir', Tuğrul Keskin'in yeni kitabı: görünen o ki, birikimlerin anlık parlaması olarak görüyor şiiri. Duygunun yoğun olduğu şiirler. Yaşamla doğrudan ilişkilenmesi, insanın güncel telaşının şiirini yazmaya götürüyor onu. Soluk soluğa kalmanın şiirleri. Sevdiği şairlerle kol kola; şiiri, onları içersin ve aşsın istiyor. Gizli bir gelenekçi belki de.
Salih Bolat bir şiir tutkunu olarak yazman sürdürdü gene. 'Açılmış Kanat' adlı yedinci kitabı şiir çizgisinin oturduğunu gösteriyor. Yakın geçmişten beslenen bir şiir onunkisi. Türk şiirine duyulan saygıyı yansıtıyor bu şiirler.
Engin Korelli, yılların emeğini 'Başkalarının Dili' adıyla kitaplaştırdı. Dünya sorunlarından kopmayan yalın insanın şiirleri. Sesi iyi hesap edilmiş şiirler. Tertemiz bir Türkçe. Özenli bir biçim ve biçem. Şiirden yana bir kaygı.
Dicle ile Fırat, Küçük İskender'in yeni kitabı. Nazım Hikmet'in Türk şiirine getirdiği olanaklarla yazılmış şiirler. Bir aşkınlık değil. Ama üzerinde düşünülmesi gereken bir girişim. Peki, bir özeleştiri sayılabilir mi bu kitap? Sanmıyorum. Böyle olmadığı için, popülist bir refleks gibi görünüyor. Bir ara kitap olarak kalacağı kesin gibi... Bu yıl ikinci bir kitap daha yayımladı Küçük İskender: Bir Daha Bana Benzeme Angel. Ne yazık ki kendi özetinde bile bir aşkınlık değil bu kitap. Çizgisini iyice daraltarak yazmayı sürdürdüğü görülüyor. Gene başı kendisiyle dertte. Yinelenmekten vıcıklaşmış izleklerin şiiri. Tek kişilik şiirler, ya da iki kişilik. O kadar.
Ergin Yıldızoğlu, "Geceyle 'Gece'Arasında" adlı kitabındaki şiirlerinden yola çıkarak poetikasını açıklarken, "Şiir benim için salt estetik, duygusal değil, aynı zamanda, hatta daha çok, teorik (felsefi) ve teknik (yeni biçim arayışlarına ilişkin) bir uğraşı... " diyor. Hangi şiirine baksanız bu görülüyor hemen. Bu, Türk şiiri için yeni bir girişim. Ciddi bir itiraz aynı zamanda. Yazılagelene oldukça yabancı bir şiir. Ama taraf bulması, yaygın bir işlerlik göstermesi hiç de fena olmaz. Zenginleştirici olacağı kesin. Sonranın ve şimdinin şiirleri.
Öykü ve çocuk kitaplarıyla tanınan Mehmet Atilla, sonunda 'Beşinci Tat Şiirleri'ni yayımladı. An'ın şiirleri bunlar. Donup kalmanın, şaşkınlığın, bir tragedyanın şiirleri. Türk şiirinden kan alıp kan veren şiirler. Duru bir dil, imgeyi önceleyen bir tutum. Yapısal bakımdan olabildiğince sağlam şiirler.
'Suskun Kavallar Medresesi' Ahmet Ataş'ın ilk kitabı. O da Türkçe yazan Kürt şairlerden. Bu, onda dilsel bir yetersizliğe dönüşmüyor kesinlikle. Aynı konumdaki şairlerle şiirsel başarıyı yakalıyor o da. Ama ortak bir dille yazmaya başladıklarını da saptamak gerekiyor. Bunun kısa zamanda bir soruna dönüşebileceği, fark edilir duruma geldi. Bunu aşmak için, öncelikle o mistik eğilimden kurtulmalı, sanırım. Yoksa yaşlıların anlattığı, çocukluğundan bu yana dinleye geldiği o mitosların içerisinde kaybolması işten bile değil.
'Eksikti Geceler ve Bazı Günler' adlı kitabında Adnan Satıcı kendi içini yazıyor daha çok. Önceki kitaplarından oldukça farklı. Ne yana dönse acı çeken bir insan var bu şiirlerde. Görünen o ki, Satıcı'nın şiiri bir izlek zenginliği de kazanmış. Dahası, düşündüklerini, özlemlerini, karşı çıkışlarını söylemiyor; kendinde olanı, oluşanı dilsel yapıda yansıtıyor şair.
'Bak Hâlâ Güzelsin", Onur Caymaz'ın ikinci şiir kitabı. Anlatımcı şiirin iyi örnekleri. Onca zor olmasını karşın öyküleme tekniğini bir yerlere vardıracak gibi görünüyor Onur Caymaz. Selahattin Yolgiden'i de bu bağlamda değerlendirmek gerek. Onun, 'Su Kıyısında Kimse Yoktu' adlı ilk kitabı iyi bir şairi haber veriyor. Bütün yaşanmışlıkları kucaklamaya çalışması, onun da öykülemeye yönelmesine neden olmuş. Ama daha bir imge ağırlıklı olması, onun şiirini zenginleştiriyor. Arife Kalender'in 'Deli Bal'ı da aynı çerçevede değerlendirilebilir. Tematik şiirler daha çok. Öykülemeye fazla güveniyor. Bu da şiir diline zarar veriyor zaman zaman. Öykülemeden uzaklaştığında yazdığı şiirler daha şiir.
Arif Madanoğlu, 'Yürüyüş Şarkıları'nda 'dünyayı değiştirmeye yardım edebilecek bir gerçekçiliğin' peşinde olduğu görülüyor. Anlatlmcı bir yanı ağır basmasına karşın, şaşırtıcı imgeleri var. Halim Şafak, Kendini Kanatan'da yalın insanın şiirlerini bir araya getirmiş. Acının, burukluğun atlası denilebilecek bir kitap. Müslüm Yücel, gözlemlerin ve derin okumaların şairi. Sezai Karakoç, Edip Cansever gibi şairlerin gelecekteki yorumu. Bir dil işçisi. Bir yapı düşçüsü. Acının tadı var bütün şiirlerinde. Kırıldıkça yeniden yapılanma var... Biraz da istediğini söyleyememenin şiirleri. Mehmet Öztek'in Sentetik Rüyalar adlı kitabı ise atlanılmamalı. Hoş bulduk demeyi hak eden bir kitap. Ama bundan sonraki evrimleşmesi çok önemli. Büyük bir özeni gereksiniyor çünkü. Yoksa kendi rengini üretmekten uzaklaşabilir.
Bunların dışında Hüseyin Ferhad'ın 'Simurg'u ise, izlekleri, tarihsel göndermeleri, sözcük seçimi, özel adların (özel imajların) kullanılması bakımından tartışılmayı bekliyor. Yücel Kayıran'ın, yıl içerisinde oldukça sözü edilen Beni Hiç Göremezsin adlı kitabında şiirbilgisinin dönüştürülüşünü örnekleyen şiirler yer alıyor. Bu yeni boyut, derinliğine tartışılmalı. Hilmi Haşal, Yaralı Gümüş'te şiirini iyice geliştiriyor. Bir de sokağa arkasını dönmese ye yazacağı'şey'i düşünmese, şiirlerin bir çağlayana dönüşmesi işten değil... Özlem Tezcan Dertsiz'in Şimdi Gitsem Güz adlı kitabı oldukça başarılı. Ama yıl içerisinde yayımladığı şiirler bu çıkışı iyice zedeliyor. Ürkütücü bir gerileme bu. Kitabın çok gerisinde bu şiirler. Hülya Deniz Ünal, Hayatın Yerine Harfler'le şiire tutunarak yaşamanın bir örneğini koyuyor ortaya. Onun da tek sorunu, düşünerek yazması. Yaşama ilişkin algıladıkları bir esrikliğe dönüşmüyor. Bu da şiirin gereksindiği duygu boyutunu zedeliyor. Şiir oluşturucudur. Doğası gereği, doğrudan söylemeyi dışlar. Zaten bu anlaşılsa, daha iyi şiirlerin yazılacağı kesin. M. Mazhar Alphan da Şimdi Sana ile yaşama tutunanlardan. Bu, bir olumsuzluk sayılmamalı. Tamam, ama sırf coşkuyla da şiir yazılamayacağını anlamak gerekiyor. Yapı diyorum, iskelet diyorum; çünkü kalıcı olan bu. İzlekler zaten yaşam tarafın dan durmadan üretiliyor.
Hayati Baki, 'Harfler Kitabı'nda yeni bir poetika öneriyor aslında. Nedense fark edilmiyor bu. Onun bulduklarını kullanıp modalaşan şairler bile var(!) Ne tuhaf!
Parlak bir çıkışla şiir ortamına girmiş birçok genç şairin, yakaladıkları düzeyi bu yıl koruyamadıkları görüldü. Bazıları, şiiri bırakma noktasında geldi sanki: Eren Aysan, Serap Erdoğan,Özgür Balaban, Emel Güz, Türkan Yeşilyurt, Ozan Çılgın, Murat Batmankaya, Selim Temo... nerede şimdi? İyi bir çıkış yaptıktan sonra yaşanan bu kaybolmalar şiirin geliştirilmesini engelliyor bir oranda da olsa. Ne yazık ki, Türk şiiri böylesine iri çıkışlar mezarlığıdır bir bakıma. Sosyolojik bir sorun bu. Türk şiir tarihi bu açıdan da yazılmalı. İyi ki Türkiye şiir için bitek bir toprak Kan damlasa şair çıkıyor. Belirmeye başlayan birçok yeni ad var şimdilerde. Ne denilebilir? Umut olsunlar. Efe Murat, Özkan Satılmış, Ertan Yılmaz, Cem Kurtuluş, Arda Gülyan, Emrah Altınok, Ali Özgür Özkarcı, Mustafa Fırat, Mehmet Öztek, Selahattin Yolgiden, Veysel Erol, … Elbette, onlar da biliyor; yanılırsam kötü olacak. Güzel şiirler yazılsın istiyorum. çünkü inandığım bir şey var: Bir başkasının eliyle de yazılır şiir.
Dipnotlar
20- 1. Karşıvaka Şiir Kurultayı, 17 –21 Mart 2004, Sonuç Bildirisi, bu kitapta yer almaktadır.
21-Ali Emre Hece dergisi, Eylül 2004 Sayı 93
22-İsmet Özal, Kaçak Yayın, Ağustos, 2004, Sayı16
23Veysel Çolak, Caresiz Tartışacağız...! Ama Nasıl?, Edcbiyat ve Eleştiri, Evlül-Ekim 2004/5, Sayfa 26
24-Burada değerlendirilen kitapların künyesi, yıllığın, 'Şiir Kitapları 2004' bölümünde verilmiştir.
25- Yaratım, Mart-Nisan 2004, Sayı 4 ve Eylül-Ekim 2004, sayı 7
26-Üç Nokta dergisi, Toplumcu Edebiyat Özel Sayısı Mayıs-Haziran-Temmuz 2004, Sayı 2
27 -Mehmet Yalçın, Şiirin Ortak Pavdası-Şiirbilimine Giriş, Dokuz evlül Yavınları, Aralık 2003, İzmir
28- 1. Karşıyaka Şiir Kurultayı, 17-21lMart 2004, Sonuç Bildirisi, bu kitapta yer almaktadır.
29-Ali Emre. Hece dergisi, Eylül 2004, Sayı 93
30-İsmet Özel, Kaçak Yayın, Ağustos 2004, Sayı 16
31- Veysel Çolak, Çaresiz Tartışacağız... Ama Nasıl?, Edebiyat ve Eleştiri, Eylül·Ekim 2004/5, Sayfa 26
32·Burada değerlendirilen kitapların künyesi, yıllığın, 'Şiir Kitapları 2004' bölümünde verilmiştir.
Veysel ÇOLAK
|