2- İLK SÖZ
Bir önceki yıl "2003'ün 103 Şiiri" adıyla Şiir Ülkesi dergisinin (Ocak 2004) eki olarak sizlere sunduğumuz bu çalışma; yıl ve şiir sayılarının birler basamağındaki birer sayılık artışla, bu kez "2004'ün 104 Şiiri" adıyla kitap olarak karşınızda. Zamanla sağlam bir gelenek üzerine oturmasını çok istediğimiz ve arzuladığımız bu "gezici yıllık", yıllara göre ad alarak (2005 'in 105 Şiiri. 2006'nın 106 Şiiri, 2007'nin 107 Şiiri gibi) bir Hüseyin Alemdar- Yılmaz Arslan ortak çalışması olarak sürüp gidecek. Bu konuda; üç dize çağrışımı, iki harf boşluğu özbeğenisi ve vefası, etik, estetik ve ideolojik değerleri, hatta at ve futbol beğenileri bile örtüşen iki "insan" olduğumuzdan birbirimize güvenimiz tam. Ancak, bizler de insanız; iki kalem mesafesi atlamalarımız, iki göz arası unutkanlıklarımız, iki kalp boşluğu zaaflarımız olacak. İki gönül, gene de az ya da hiç olmamasından yana. Seçki, yıllık, antoloji gibi çalışmalara imza atmanın ne denli zor iş olduğunun bilincinde olduğumuzdan; bu bilincimize "insani" duygularla birlikte öz beğenimizi de katarak böylesi bir görev ve sorumluluğun altından alnımızın akıyla kalkacağımıza inanıyorduk. Bu çabailıız oturdukça, şiirin iş olmadığı bu ülkede, biz ikimiz, şiirin "gönüllü" iki işçisi olacağız. Bundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bütün bunlan söylerken, seçki, yıllık ve antoloji gibi çalışmalara erneklerini koyan, bizleri bile bu yıllıkta hazırlayıcı konumuyla yan yana getirenlerin bizden önceki değerler olduğunun bilincinde olduğumuz da bilinsin isteriz. Tavrımız şiire, birazdan adını anacaklanmızın hiçbirine değil! Memet Fuat, Mehmet H. Doğan(öyle ya da böyle her yıllığında yer almamız beklenemezdi, ama ilk kanaatlanmız ondan), İhsan Üren, Metin Celâl, Veysel Çolak... Bir de asıl bu sevabı yapması gereken, ancak yapamayan ya da yapmaya vakti olmayanlar var. Tıpkı, GüIten Akın'ın "Ah kimselerin vakti yok! Durup ince şeyleri anlamaya" dizelerindeki gibi doygun bir dalgınlıkta duran. İlhan Berk gibi, Mahmut Temizyürek gibi, Hüseyin Peker gibi (bir şiir tıknefes atmasın kendini bir dergiye. kalp atışını ilk O duyar!), Mehmet Can Doğan gibi, Şeref Bilsel gibi, Ahmet Erhan gibi (âh, alkol her şeyi tamamlar), Ülkü Tamer gibi ...
Yazının başlangıcında "gezici yıllık" dedik; sinemanın, tiyatronun, festivalin gezici si oluyor da şiirin, şiir yıllığının neden olmasın ki? Her şeyden önce biz bu yıllığı bir derginin siparişi üzerine yapmıyoruz. İşte biz, yukanda adlannı saydığımız bu işin ustalarından bu noktada ayrılıyoruz. Çünkü, bir dergiye sırtını dayayarak yayımlanan yıllık olarak çıkmıyoruz.. Böyle bir birliktelikle çıkan yıllıkların önce kendine, sonra hazırlayanlarına zarar verdiği düşüncesindeyiz. Örneklerini 80'sonrasında Adam Sanat, Damar, Kitap-lık, Akatalpa. E gibi dergilerin yıllık çalışmalarında gördük. İnsan olmanın saati her şeyi gösterir! Yalnızca şunu söylemekle yetinelim biz: Dergilerin armağanı olarak verilen yıllıkların en büyük zaafları, yine kendilerinden kaynaklanır. Çünkü, o dergide yayımlanan şiirlerle ve o derginin çevresindeki şairlerin şiirlerinden yola çıkılarak hazırlanmak zorundadır bir bakıma bu yıllık. Bizler, bilinçli olarak bu ve bu gibi nedenlerden ötürü çalışmamız bitene kadar dergilerden uzak durduk, durmaya da devam edeceğiz. Hiçbir dergiye protokolle sahip olmadık, sahip olmayı da düşünmüyoruz. Ne zaman yıllık çalışmamız biter, o zaman dergilerle yüz yüze geliriz. Bunu bu yıl böyle yaptık, umarız bu anlayışla devam ederiz. "Gezici yıllık" olmamız işte buradan geliyor, bu yıl Trabzon'dan Mor Taka'ya binip uzak ve sessiz denizlere açılıyoruz. Önümüzdeki yıl hangi şehirde, hangi araçla nereye açılırız inanın bilmiyoruz! Yalnız, hiçbir şekilde yapmış olduğumuz şiir seçimimize zerre de olsa itirazı olmayan, olmadığı gibi o güzel tasarımını "Nakkaş" edasıyla yıllığa serpiştirerek, bizleri ve çalışmamızı onore eden değerli şair dost Yaşar Bedri Özdemir'e huzurunuzda teşekkür etmek isteriz.
Bütün bir yıl derdimiz, işimiz, aranmamız şiir oldu, şiir olmaya devam edecek. Buluşmalarımızda, telefon görüşmelerimizde, at yarışı ve futbol hastalıklarımızda, kısa küskünlüklerimizde mutlaka şiir vardı. Öznemiz şair değil şiirdi, hep onu aradık. Bulduğumuz yerde şairini koymaya çalıştık. Bunu yaparken de yılın sonunu bekledik, bir şairin bir şiiriyle de yetinmedik. Şiirin uzunu kısası olmaz dedik, dize dize hepsini okuduk. Yeni yılda daha bir özenle çalışıp, her ayın 15 ve 2S'inde o ayın şiirleri üzerine oylumlu iki toplantı yapacağız. Dedik ya, işimiz de derdimiz de şiir!
"2004'ün 104 Şiiri" çalışmamıza biri usta, biri de çok genç iki şairimiz Şükran Kurdakul ve Özge Dirik ölümleriyle girdiler. Dileriz, hiçbir şairimiz bundan sonraki çalışmalarımıza böylesi hüzünlerle katılmazlar. Kurdakul hocamızı "Armağan" ve sevgili Özge'yi "Kalabalık" şiirleriyle analım dedik. Topraklan ve şiir suları bol olsun.
2004'ün (+4) sayfalarını yıl içinde aldıkları şiir ödülleriyle ve yapıtlarıyla öne çıkan dört şaire ayırdık: Selahattin Yolgiden, Mehmet Öztek, Ali Özgür Özkarcı, Ertan Yılmaz. Yaşlan da şiirleri de çok genç. İnanıyoruz ki, önümüzdeki yıllarda kendilerinden çok söz ettirecekler, çok konuşulacaklar. Önleri açık olsun ,
"200S'in 105 Şiiri"nde buluşmak üzere.
Beyoğlu, Aralık 2004
Hüseyin Alemdar Yılmaz Arslan alemdar61@haberturk.com arslan60@haberturk.com
Hüseyin ALEMDAR - Yılmaz ARSLAN
|
