35- ANMALIK / Attilâ İLHAN (1925-2005):
1925 yılında İzmir Menemen’de doğdu. 10 Ekim 2005 tarihinde İstanbul’da öldü.
Şair, romancı, deneme, film ve televizyon senaryo yazarı, çağdaş bir gazeteci ve düşünce adamıdır.
1974’te TDK Şiir Ödülünü, 1974-75 Yunus Nadi Roman Armağanı’nı kazandı.
Şiiri, Memet Fuat’ın değerlendirmesine göre: “Şiire Nâzım Hikmet’i usta bilerek başlamıştı. Garip anlayışına kesinlikle karşı çıkan, siyasaya açık bir şairdi. 1940 kuşağı toplumsalcı şairlerine ise saygı duymasına karşın, etkilerinde kalmadı. 1950’lerde iyice özgünleştiği, bireyselliği öne aldığı, aşırı duygusal söyleyişlere kaydığı, imgeyi baş köşeye oturttuğu, ama toplumsalcı kaygılarından da uzaklaşmadığı görüldü. Çok rahat, hızlı, etkileyici bir söyleyişle şiirlerini çoğaltırken, Divan yazınının eteklerinde dolaşmaya, söze uyum vermekte doruğa çıkmış bir geleneğin çağcıl uzantısı olmanın yollarını aramaya başladı.”
Benim için Attilâ İlhan, büyük bir şairdir ama büyük düşünür değildir. Övgünün ölçüsünü kaçırmamak lazım, sonra utanır döneriz sözümüzden. 1980 sonrası şiirleri zorlama ve tekrar şiirleridir.
Bence Attilâ İlhan’ın en büyük zayıflığı; “Şair Kini”nden kurtulamamasıdır. Unutulmasın ki Turgut Uyar, Ece Ayhan, Edip Cansever’in 1965-1985 yılları arasında gündemde olmasıyla ikinci plana düşüşünü içine sindirememiş, yönetici olduğu dergide onları yok saymak için elinden gelen her türlü acımasızlığı yapmıştır.
18 Ekim 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Evet / Hayır köşesinde Oktay Akbal: “Gerçi her düşüncesini beğenmem, her yazdığı şiire de bayılmam. Hele kendini, sanatını zorlamasına da karşıyım. Sanatını zaman zaman yapmacığa götüren, şiirine yer yer bir makale havası veren şeylerden kurtulmasını çok isterdim”.
Şiir Kitapları:
1- Duvar,1948
2- Sisler Bulvarı, 1954
3- Yağmur Kaçağı, 1955
4- Ben Sana Mecburum, 1960
5- Belâ Çiçeği, 1962
6- Yasak Sevişmek, 1968
7- Tutuklunun Günlüğü, 1973
8- Böyle Bir Sevmek, 1977
9- Elde Var Hüzün, 1982
10-Korkunun Krallığı, 1987
11-Ayrılık Sevdaya Dâhil, 1993
12-Kimi Sevsem Sensin,
AN GELİR
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâki
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
–tahrip gücü yüksek–
saatli bir bombadır patlar
an gelir
Attilâ İlhan ölür
BÖYLE BİR SEVMEK
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir.
ne kadınlar gördüm zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir.
(Böyle Bir Sevmek, Kavaklıdere Balladları’ndan, s. 27, Nisan 1977 İhsan ÜREN
|