Nazmi AĞIL, 1964 - KAPLUMBAĞA
Pet shoplarada satılanlar sayılmaz,
bir kaplumbağa asıl bulunan bir şeydir,
yırtık topla oynayan çocukların
inanmazlıkla bakan gözlerindeki
geçıcı ışıma.
Ev değil, isterseniz karavan diyelim ona.
Sürekli bir göçü yaşar,
yatışmak bilmez bir korkuyu barındırır
sanırım kalın kabuğu altında.
Görmüş geçirmiş olduğu varsayılır
boynunda, bacaklarındaki kırışıklara bakılır da.
Bundandır, tarih öncesi bir yaratığı
izliyor gibi büyülüdür bakışları,
çocuklar bakınca ona.
Dikkat dediğimiz şey kelebek kanatlı ya,
topun geri gelmesiyle bozulur büyü,
bir çiçeğin tohum yüklü ampulü patlar,
dağılır ortalığa. Her şey kendi hızına döner.
Yalnız o akşam, kaplumbağayı
elden ele gezdiren çocukların
kolları hep aşağıya çeker, "Vayanam,
taş gibi ağır!" bir şeyin anısıyla avuçlarında.
Anne ya da baba süzülüp usulca,
bu taşı mı sağar küçücük parmaklardan,
uzanıp ekler odanın - güvenle gülümser -
hızla yükselen duvarlarına.
Bulunmaz, bir şeydir kaplumbağa.
Kitap-lık / Sayı 59, Mart 2003
|