Osman OLMUŞ, 1964 - ÜÇ KASA ÜZÜM
"halkın kurtuluşu için"
işte bu: hayat! ah! ab-ı hayat: içmeden çarpıldık!
çarpa çarpa bütün yüzlere: savrulduk: rastgele!
savruldukça çarptık. çarptıkça tam çağanoz olduk
abanoz ağaçları duldasında: hayatın avadanlığı yok!
- "tabıatıynan, duâsıynan!" - (*)
üç kilo yüz lira diye çığırdığım zamanlar: sokak sokak!
./..
dağıldık: içimize! İçimiz dışımız tamamen zerzevat!
bir römork üstünde: tüm zerzevattan daha zerzevattık biz!
piyangotepe'de 'halkın kurtuluşu' için üç kasa üzüm indirdik!
sırf halk kurtulsun diye! biz canımızı kurtardık ucu ucuna
silahlı ağbilerden: sulh istedik! "eğer halk kurtulacaksa
römorku burda bırakalım" dediğim için: yaşın tutmuyor senin
dedi üç genç! (**) hiç unutmam üçü de benden üç aşağı beş yukarı
ben onüç yaşındayım: yıl yetmişdokuz! dokuz canlıyız o zaman!
aslında bizim hiç canımız yok! zabıtalara bile ağbi diyoruz! ah!
terazimizi almasınlar diye! zerzevat satacağız ya: "zabıta ağbi!"
'ağbi'likten iğrendiğim kadar hiçbir şeyden iğrenmedim hayatta
ağbisizlikten belki! 'ağbi' olmaya çalıştım hemen herkese: kol kanat!
gerdikçe hep gergin ve geçimsiz biri olup çıktım işte! kendime bile!
-n'olur benim hiç ağbim olmasın lütfen!-
ben varsam varım! yoksam: kime ne! kim ne ki! hayatın avadanlığı yok!
bunca müştemilat niçin! sonra sonra aydım. ayıktım. ah! aymaz olaydım
zerzevatın bile husı1meti üstüme kaldı. hele o üç kasa koruk: ruhumdaki küf!
çoğaldıkça çoğaldı: şimdi ruhumda koskocaman bir çürük: oldukça kesif!
şıralandı içirne: içim dışım kükürt! kime dokunsam: hep bağbozumu!
hasandede, ayvatlı, sulakyurt! hiç su serpmedi benim şu şebit (***) yüzüme
kırağ çöktü! don vurdu! zemheriden önce: her gece hep aynı temâşâ!
üç kilo yüz lira diye bağırarak çok uyandım. kabuslarımdan: küflendim!
çürüdüm, şıralandım: şuarasız ve şürekasız! çoğaldım: kendi kendime!
şirk koştum kendimi: şiir yazarak: şair mi oldum! hıh! asla! olarnam da!
ben sadece ruhumun çürüyen yerlerine çarık olmaya çalışıyorum: bilirsin!
ruhun acizini hiçbir ecza hafifletmez! hele şiir: çoğaltıkça çoğaltır!
işte bu: hayat! ah! ab-ı hayat: içmeden çarpar! içtikçe degüstatör!..
11.tostos,l 2003 / çata! çam seninliği
(*) yirmi küsür yıldır görmediğim çocukluk arkadaşım selahattin çakırgöz'ün bir osman olmuş uyarlaması: "tabiatıyla, doğasıyıal"
(**) umarım üçü de yaşıyordur!
(***) yufkadan ince: bayatladığında su serpilerek yumuşatılan göçebe türkmenlerin bir tür ekmeği.
Hürriyet Gösteri, 251, Eylül 2003
|