Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -


Cihan OĞUZ

Özgeçmiş Sayfası »

Daha Küçük Yazı Tipi | Daha Büyük Yazı Tipi

ŞİİR HANGİ LİMANDAN UZAKLAŞMAKTIR?

Şairin kalbindeki vurgun, her defasında tekrarlanması mukadder bir yazgı mıdır? Kuşkusuz, şairin penceresinden bakıldığında, evet. Kendine eziyet etmekten ayrı bir haz duyması, şuaranın biricik varlık nedenidir. Yaralı şair, yeni açılımların, bambaşka duyarlıkların erbabıdır çünkü.

Sıradanlık, elbette sadece şairin değil, sanatın, edebiyatın herhangi bir dalında kalem oynatan, boy gösteren birinin kabullenebileceği bir durum değildir. Ama şair açısından sıra dışı olmanın peşinen kazandıracağı pek çok -haydi adına rant demeyelim- avantaj vardır.

Bir kez, şair, dizeleriyle ulaşamadığı okura kişiliğinin parlak yönleriyle kavuşmaya razıdır. O razı olmasa bile edebiyatta böyle bir tuzak kendiliğinden kurulmuştur. Diyelim, küçük İskender'i bütün şiir okurları bilir de, iş tek bir dizesini hatırlamaya gelince nedense tavsar.

Mesele bu değil ama. Daha derin: Şair, kalbindeki vurguna her geçen mevsim yeni vurgunlar ekledikçe, aslında yüzyıllardır terennüm eden bir efsaneyi çoğaltır: Aşk.

Veyahut da hayatla amansız bir didişmesi vardır ­çoğumuz gibi. Aşkı da aşan bir şeydir bu. En ufak çıkış yolu görünmeyen bir sonsuza kulaç atmak kadar delice. Bu kasırga bugüne kadar tanımlanabildi mi, emin değilim.

Mutlaka şairi konuk edecek nice limanlar vardır. Ama demir atana aşk olsun! Siz hiç huzursuz olmayan şair gördünüz mü? Bir günü ötekine uyan? Bir başka şaire çatmadan durabilen?

Şairin buradaki kötü imajı, aslında insanoğlunun asırlar önce kurduğu zaaflar imparatorluğunun dışavurumundan başka bir şey değildir. O, ıraksak aynadır. Yamuk yumuk, ecüş becüş varlığıyla herkesin utancını alır, kendi kalbine saklar.

Bu, onun sevapkâr yanıdır.

Gelelim, günahkâr yanına: Şair, uslanmamak için gizli yemin etmiş bir çocuktur. O yemine öylesine bağlıdır ki, en sıradan halinde bile muzipliğini az sonra gösterecek şeytani bir tedirginlik barındırır. Sıkı okura göre hava hoş. Nasılsa az çok şuara takımının. zaaflarının farkında. Ama edebiyat dünyasına adımını yeni yeni atmaya başlayan bir okur için ilk şok dalgası!

Şairin bu delişmen halinde, aslında hemen herkesin içinde gezinen ama kendini bir türlü sahneye atmayan o fırlama rakkasın izi mevcuttur.

Asıl hüzünlü tablo ise şairin bir türlü hükmedemediği dizelerinde yatar. Şair bir köşeye kıvrılıp yıllarca aynı düşü görmeye belki çoktan razıdır. Ama bizzat şiir, bir başka kişiliğe sahipmişçesine şairine posta koyar. Onun pespayeliğe prim veren zaaflarını açığa çıkarır. Yetmezmiş gibi, şairinden gizli bilinçaltına sızar. Onu iki kişilikli, iki canlı hale getirir. Şiirin kovaladığı şair, o zemini kutsal bir mabet addeder. Ayağı kayıp da düştüğü olmaz mı? Hem de nasıl! Kalbine söz geçiremediği, kendini bile unuttuğu? Elbette.

Ama şiirin, sahibine, şairine' verdiği en büyük ders, o ikircikli tarihte bir baltaya sap olması için tüm gücünü harcamasıdır.

Sonunda başarıya ulaşır mı? Ne gezer! Edebiyat tarihi, aldırmazlık yüzünden bir ayağı çukurda gezen şairlerin hayat hikayeleriyle doludur.

Peki, şairin bu süreçteki müdahalesi hangi noktadadır?

İnanın, hiç karışmaz. Yaşamına yön veren şiirsel süreç, hangi koşulda olursa olsun şairin lehinedir. Çünkü dizelerin namusu -tüm şairler af buyursun- şairin kişiliğinden daima üstündür.

Diyeceksiniz ki, "Bu ne men em bir şeydir? Şiir niçin ayrı olsun şairden?" Belki görünürde haklı bir soru. Ama deneyimler ve yakın geçmiş gösteriyor ki, şair ile şiiri arasındaki ilişki,

Habil-Kabil muammasına eşdeğer bir trajedi taşır. (Bu sırrı da size herhangi bir şair veya eleştirmen vermez, kıymetini bilin')

Şiir hangi limandan uzaklaşmaktır? Şair nasıl bir vurguna gönül düşürür? Okur, bu şaşkınlık serüveninde yörüngesini neye göre belirlemeli?

Bu soruların hiçbirine yanıt aramayın.

Şiir, bütün limanları es geçip, açık denizde hiç tanımadığı yıldızlara göz kırpmanın esaretidir. Oradaki özgürlük payesi, fırtınalar boyu tekrarlanan duadan başka bir şey değildir. Sütliman ortamda unutulur gider.

Şair, vurgunlara teşne bir hedeftir. Kalbinde hep 12 yazılıdır. Mürekkepbalığı asıl gözdesidir ama derinlik sarhoşluğu içindeyken keşfettiği tüm dizeler inciden de kıymetlidir.

Okurun ise tüm bu olup bitenlere bir anlam vermeye kalkmaması kendi ruh sağlığı açısından faydalı olur. Şairler elbette nefret edilesi yaratıklar değildir; aksine ömürlerini fener yaparak, hayatın' ışımamış yön]erine' ·çevirirler. Dizelerdeki şeytani gelgitler de korkutmasın: İnsanın kendi özüne ilişkin ayrıntıları derinlemesine keşfedebilmesi için edebiyat mucizevi bir reçetedir.

O halde yanlış nerede?

Hiçbir yerde.

Baştan beri anlatılan yanlış ın değil, yalnızlığın hikayesidir.


Akatalpa / Sayı 107

 


Cihan OĞUZ

 
Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa