MERHABA!
Asi’ye… İlhan Berk’i sevdirdiği için
İlhan Berk’e…
“Su’ydum ben geçiyordum”
için
Rahmi’ye…
Anımsattıkları ve
“Bir harf’e ses olsam, ilhan berk’e gitsem…”
için…
Ovalarla yundum, kavak yapraklarında rüzgâr
bir tavuğun kanat çırpışı
buğday başaklarında sarışın
sabahlar
Tokalaştım. Gazete ve çay
sanki yağmur sonu
geceler dağ
yamaçlarında bir patika
Orada, geniş düzlüklerle randevulu
bir türkü, ıssızlığın koynunda
çobanların söylediği. Isı, parkta
öpüşen sevgililerin dudaklarında
kandım, a pozitif
kanamalı bir ülkenin damarlarına
Selimiye’nin avlusunda
bir tavus kuşu. Selamlaştım
Dünyanın beyni kanıyordu
televizyon izliyordu İzmir’de bir kedi
Ankara’da bir sokak
Gözlerinde güz ikindisi bir kadın sevdim
Kentleri omuzlarında şal, savrulan
eteğinde Edirne terminali
asker uğurluyordu davul
ve zurna. İstiklâl Marşı
ve Onuncu Yıl
Beton binalar ayakta
Asi bir mektubum işte
ya da bir bardak tavşan kanı çay
Haliç’te güneş, renkli bir bilye
arasında parmaklarımızın
Ah şimdi, ahşap bir oluk olsam
uzak bir köy çeşmesinde. Sen
aksan… aksan…
Bunu Ergin’e söylemiyorum. Memuya
akşam tutmuş oltasıyla
balkona çekiyor
Martı kardeş, nedir kulağıma fısıldadığın?
–Mahzun, şiir dediğin kısa olmalı!
–Diyeceğim çok amma…
mı diyordu bir türkü
Geçiyordum uğradım
(28 Ağustos 2008, Ankara)