HAYAT MANZARALI BİR ODA
ellerimiz tutkal, ellerimizse onlar
bastığimız yerden geçirdik birbirimizi, neresiyse oraya
yapışkan bir sahiplik sıvandı çiçekleri patlamış yüzümüze
geçmiş olduk böylece
ayrılığa kesmiş yabancı topraklardan
her mayının üstünden atlanmıyor:
bak sönmüş yangın, kül kabına dönmüş ev
ve dönmüş kabına kül
açalım şimdi bütün gecikmiş vanaları
ölü güller yüzdürelim ten rengi odalarda
bak, ne güzel bir küvet, hadi mutlu olalım
kobranın kireçli başından akan sıtmalı su
yıkasın kirimizi. Zaman,
kırmızı binicilerle insin duvardaki paslı yoldan
iki ıslak kes gibi asılalım aynı çengele
fayansların ter bezlerine karışsın hummalı kanımız
beni sevdiğini söyle hadi, suyun altında
eskisi gibi, eskisi kadar, eski...
beton kanatlarınla
geceye saplanmış otelin kapısında
iki ıslak yarasa:
çığ çoğalıyor dudaklarımızın çizdiği dağ
Kitap-lık, Haziran 2004