DAĞINIK
dünlerden bir gün üzere, devamsız
düğüm içenden fayda umarsın
bakarsın ya da dağınık yasak toplamışız
öylesine adı olmamış
yolculuklar madem bir yanımı andırır,
bir yanım da kavuşmaktan öte aşırı ayrılık,
birisi "sus" sesinizde davet arar
bu defa daha kusurlu yaprakları olsaydı da günlerin,
yazmamıştı dediğimiz takvimler o yaprağa itiraz gibi
ertelenmesi muhtemel iktidar gibi
yuvasına dönseydi de kavimler,
yine de kimliksiz bir tümce yapayanlış ilerliyor
her yalan yürürlükte aralıksız
"sus" sesinizde davet aşırı yığınaklara çalar
ne zaman yüzünüzde belirsem
zamansız telaş ve aşırı ayrılık
bir dağınık olanaklar vaat ediyor
bir de olağan sabahlar deneyim açısından
Yakından gözleriniz ve unutulan her yeni
daha tetikte, uykular sahibini arıyor
birisi "sus" sesinize aşırı yığınaklar arar
istedim ve derin bir çocukluk gezindi her yağmuru.
-pek duru- diyorum, biliyorum henüz
bana yeter avuçları, bir de içlerindeki ılık.
kırsal alanlardan taşırdığım smokin yaması
bugün daha tüzel gezinen bir dekolte
bir şehirli telaş daha bitiyor; aşk kutluyor yakamı...
(Akatalpa 80 / Ağustos 2007)