BİR ÖLÜNÜN SAATİYLE
Sanem Karagöz'e
kiş ellerimde yaralar açtı
koştum otobüslere yetişmek için
kar güzellemeleri saçarak şehre
bir dost, iki dost, altı milyar dost
buluşup uzunca söyleştik seni
bir şiir susuldu her kelimede
Gönen kimin fikriydi sen çalıntı bir dizeydin İstanbul
iyi geldiydi bir zaman saçlarına Garibaldi menekşelerinden
ve iplerine akşamın asıldığı uzun balkonlardan söz
ederdin bir ölünün saatiyle yedi yirmi beş dışarıda basık bir
öğle vakti herkes anlamaktan yoruluyor sonunda bir gülden
bir ağrıdan bir hiçten soyunuyor -hayatın mutsuz ettiği bütün
çocuklar uzun ve azaplı bir uyku olacak- diyor melekler
aktarları dolaştım biraz zencefil
biraz yasemin koktum pencerene süt
ve acı akıtan incirle yüzleşemem
bir dost, iki dost, altı milyar dost
etmem biliyorum birbaşımayım
dallarda kar putları gibi hiç eriyemem
İstiklal'de vitrinlerin önünde ölü çocuklarla sen siyah beyaz
tuşlarında yaşamın ciğerleri değil ellerinin arasında şişip sönen
bir şarkının küllerine körük nefesler âdetmiş alınırmış uzatılırmış
böyle bir ölünün saatiyle yedi yirmi beş
dışarıda gece ve ay aydınlığı
-yüreği durduysa da saati ,'ursunmuş bende- ki onlar anlam- taş
gül-demir-ağrı-dağ hiçten şahittiler sendeki tanrıyla bakıştığıma
sularlasındır şimdi yıka yaralarımı -oda sıcaklığında ölüm de katı-
diyor melekler
NİLAY ÖZER
Varlık, Haziran 2004