HEBA KUŞLARI
Çukuruna tükürüyor
Eskiz insanları dünyanın
Gözizleri dokunuyor… dokunuyor,saçlarına şarapla yıkıyor oduncu
Ağlarken ağarıyor meşin ayakizleri
Kentin yaşlı ellerini çalıyor
Boyacı çocuk yaşlanıyor…yaşlanıyor
Ve şehrin çöpçüsü kalk borusuyla telaşlı
Gözizleri topluyor
Kuşun saçakladığı kan güneşi
Saksılar kırıldı tomurcuksuz çiçeklere
Çırpınan insan yalnızlığında vuruldu kanadından
Boynununu alıştırdığı kentte kurudu bilekleri
Göğsündeki denizi kucaklayan kentte kurudu bilekleri
Göğsündeki denizi kucaklayan
Ve toprağın rahmini aşk kutsadı
Kalbimi yalnızca aşka sakladı
Yağmurun çırpındığı şiir
Yağmur ki (tekeşlidir)
Yalnızca
Şiirle
Sevişir…
Saçlarıma dökülen hüzümü
Gecenin erguvanıydı toplayan
Dudaklarının duraklarında bekledim
Aşkın ve ben yüzü olan her şeye saygı duydum
Senin gökyüzün olmasa ne yapardım ç
Çadırını yırtan çingene
Göçer aşkın eteklerine
Yağmuruna direten ağaç eteklerine
Titrer yalnızlıkta
Kapısız adam çıplaktır
Ne zaman?
Yağmur yoksulu çiçek yoksulu
Güneş yoksulu ey!
Yüzünle başla hayata
Pencere görür çiçeği…
Gölgesine değen çocuk
Kirli sulardaki nilüfer gibidir
Gökyüzünün göğsünü delerken yıldızlar
Gökyüzümle emdim yaramı
Aşkımı döven havan
Düşlerimin ses verdiği ellerindi
Direndi heba kuşları
Hebakuşları direndi