KAYIP
Yabancılara hayatı boyunca
kuşkuyla bakan kadın
'Yıkama Odası'nda
iki yabancıyla birlikte.
Dışarıda ağır ağır geçiyor dakikalar.
"Neyindi? Nesi vardı?" diyor
başka bir cenaze kafilesinden
başörtülü bir gençkız.
Bunları böylesine içten
bir merakla sormasını severek
cevap veriyorum ona.
İçeri girdiğimde
tertemiz kefenin beyazlığı
neredeyse avutucu;
ama alabildiğine küçülmüş
gibi duran gövde
morgun rafına konulurken
inanamıyorum yarım yüzyıl önce
benim hayatımın da
burada başladığına.
Dört saat sonra
öğle sıcağında kavrulan
cami avlusunda ellerimizi kaldırıp
taklit ediyoruz imamın
anlamını bilmediğimiz hareketlerini.
Yüz metre bile ötede olmayan
mezarın başında kazmalı adamlar
çabucak bitiriyor işlerini
ve düşkırıcı bir filmden çıkmış gibi
sessizce dağılıyor küçük kalabalık.
Beyaz taşların arasından uzanan
asfalt bir yoldan inip otomobille
çıkıyoruz büyük kemerli kapıdan
artık benim olmayan gri şehrin
hiç yorulmayan trafiğine:
Otobüsler, dolmuşlar, yayalar...
ve çocuk1uğumun derinliklerinden
aklıma gelen bir rüya ansızın:
Koşarak girdiğim uzak odada
duvara vuran ölgün güneş
sonsuz yabancı1ığı her şeyin
ve tozlu rafta kalmış derin iz:
''Bak çalmışlar, anne."
Kitap-lık, sayı: 89