ey hayat
ödünç zamanlardı, kalakaldım
ellerimde gül, külde açan
yalan, kendini bağışlamayan
o gümüş bıçak
kanırtırken dokunduğum sesleri
kuşlar da öldürüldü, günü yeren geceye
adak, göğün çekip götürdüğü
bağışlanmış korkularla gelmiştim sana
ey hayat
sen bağışlama beni
suçtum sondan başa, başlanmamış cinayet
baştan sona masumiyet, bitmiş
fısıltılarla girerken kanıma aşk
çılgın öpüşlerin içti son damlayı da
ve sustu bağırarak, solgun öpüşlerle kapkara
neredeydi rahmin, hep üşürken ben
sen
bağışlama beni
taşlar kördü ve ben şiir yazdım onlarla
bakarak uzaklığın yıldızlarına
önce sevinç perileri gitti ve sonra neler
taş hep sustu ve ben hep bir ses bekledim
ateş büyük yanarken
üşüdüm, çok üşüdüm
ey hayat
sen bağışlama beni
kuşlar da öldürüldü, kanatlar da
ödünç zamanlardı dağlarda eskil
kuleler yas ve susku
kuyu haykırmada hâlâ içimde ipsiz kova
sular yeni bir şarkıya başlayacaktı oysa
fırtınalar döşedi yollarımı, çamur kar
ödemem gerekiyordu, ödedim
yalnızlıkla aldanışları
çünkü hiç uyanmadı işaret sabah ayinlerinde
battıkça battı adımlarım aymazlığıma
sandım ki sonuzdur aşk
ve zaman sürer adarını macera
bittiği yerden başlar, heyhat!
geç kaldım senin gizli bahçende
yorgunum bin yıllık bir mezar kadar
istesem de geri dönemem sana
sormuyorum artık, neden
kül bendedir, gül solmayan yüzünde
hadi doğur taptaze bir iskelet
çürüyen küllerimden
suçum ben, yarım kalmış cinayet
al geri veriyorum kalan zamanlarımı
tanrı sensin, insan ben
yazılsın bu ihanet tarihine ikimizin de
ey hayat
sen bağışlama seni
litterature-sayı: 1