E N Z A R İ F H Ü Z Ü N
— 1) “istanbul sokakları”na,
2) içimizde hep çatırdayan o sessizliğe,
3) usulca ama üslûba uyan herkese! ..—
sokaklara sakın sırtını dönme! nasılsa dönersin başladığın yere
başını döndüren o muhteşem efsaneye: karışırsın dudakların büzüşünce
kalbin gözlerini örseler ilk! gözlerinse artık hiç sönmeyen iki gemici feneri
ışıl ışıl: hepimize batar kocaman bir titanic: üstelik sahilden sokaklara!
çatırdayan sessizlik: sensin! belki de sırf bu yüzden olur olmaz kızaransın
kıpkırmızı: “istanbul sokakları”! hangimizi içine almadı ki, hangimizi saklamadı!
bir sen! itinayla sakladın! ne zaman saklambaç oynasak bile bile körebe oldun
kördüğüm ilişkilerde hep “carlos”tun! karmakarışık ve “çakal”dan öte en saftın
hiç kendi safhında yer almadan bize saf tuttun! safları sıklaştırdın: sımsıkı!
belki de ayrılamaz kıldın! pardon! bunun değiştirme kuponu var mı! diye: bam!
teline dokunmadan: “makaram sarı bağlar”! döner döner hep istanbul ağlar!
ağlarla örülmüştür istanbul! kozadır! koz ise gözlerinden düşen ilk damladır
kıpkırmızı: ah! o “istanbul sokakları”! niye “bandırma”dır niye o meş’um vapur!
sensin işte! atlantis’ten gelen kadın: hem vakur hem de her istediğini dokur!
dokundurur! dokunana: aldırır en içindekini.dışa vurduğunda maalesef kankırmızı
kağşamış* ve örselenmiş bir kadın:ne kadar kaşıyabilir ki yarayı! boşver! karambol!
bir hayatın içinde dimdik ayaktasın işte! ılgaz anadolu’nun en yüce hâkimi: varsın!
murâdını alsın! nasılsa artık hepsi mâzî şimdi: mazereti olmaz! çatırdatıkça sessizlik
odalara sığmaz o zarif hüznün: taşar sokaklara! hem nezih hem de hüzzâm
makamında söylenen şarkılara cuk! oturur yüzün: n’olur ışıltısını yitirmesin!
lavantaya boğulmuş bir aşk için: hâlâ kızaran sensin! üstelik kıpkırmızı!
—ah! “istanbul sokakları”! ―
sen sokaklara sakın sırtını dönme! nasılsa dönersin ilk başladığın yere! ...
24.makber 2003/sahilyolu.
* —kasnakçı kadınlar gelirdi mahalleye ben çocukken. “kağşak” kelimesini
her duyduğumda onlar gelir hep aklıma: kadınları kasmamak lazım!