Ayrılık
alışır mıyım dersin
ölüme alıştığım gibi
sensizliğe de...
böyle çekip gidemezsin alıp da başını
bana bir sevda borcun var elleri kınalı
bir sevda... her dem duvaklı
seviler doğuracaktı daha tanyeri
soluğunu katacaktım soluğuma
azalacaktı yalnızlıklarımız
ne yorulmaya doyacaktık, ne doymaya
aşk ustası olunmuyor
kaç kemale ermişsem hep acemi
ya yanılmalar eritiyor ya susmalar
düğmeye basar gibi konuyor adı ayrılığın
gülüşüm biber tadında
yüreğim yara
uçurum ister gözlerim
aşk mıydı koşulduğum kahır mı
bir gücenme değil bu, bir sitem hiç
daha uzun eylemeliydik geceyi
günü daha yaşanır, daha bir yürekli
ne ben tükenmeliydim ne mevsim
bana bir sevda borcun var elleri kınalı
bir sevda... her dem duvaklı
bir şubat fırtınası vurur
uzaklara düşerim
hem gözden...hem gönülden
öksüz kalır telgraf tellerinin kuşları
rolünü değişir şehir
günü yük, geceyi soğuk eyler omzuma
sessiz... soluksuz... onanmıyor yaralar
çağırmıyor, ne göz ne gönül
saklısı gizlisi yok
en mahreminde yüreğimin
kimsenin sahiplenmediği
haydi bulutlar... zamanıdır
azat olun gözümden
azat olun gözümden