Yel Değirmeni
çocuk gülüşlerini iliştirip dudaklarıma
gül çalıyorum yangınlı sokaklardan
geçip gidiyorum ya kımıltıların içinden
göçkün bir ömre katıyorum ömrümü
dağ sularını sıla bilip denizlere akıyorum
şiirin memelerinde büyüyor zaman
güneşe doğru esiyor mysia'lı bir rüzgâr
düş odalarının imbiğinden geçiyor insan
çeliğin menevişli pırıltısına bürünüyorum
amforaların aynalarından gülümseyen yüz
hazlar taşıyor karşı duruşlardan
kahrın hükümran olduğu coğrafyalara
asık yüzlüler panayırının tanrı çadırında
içe dönük bir alem yaşanıyor korku içinde
bir yanım çürümüşlük inkâr diğer yanım
siyah bir gül dikiyorum bu sarmalın ortasına
hüzünle yemlenen atların terkisinde
rüzgâr gibi geçiyorum kuyuların arasından
kılıcını bileyen bir yüz yılın karşısına
kalemin kadim diliyle çıkan aşk erleri
gül sesini arayan donkişotlarız ya da
hüzün kulvarlarına savrulmamız bu yüzden
ay yüzlü çocukların kokusuyla beslenirken
hayat
insan kanıyla dönüyor yel değirmenleri
ve şiirimiz baş kaldırıyor işte bu yüzden
Ardıçkuşu / Kasım 2001