SEN İSTANBULDUN
Bu İstanbul sendin sevgilim
Vallahi sendin
Marmara gözlerindi
İki deniz arası yeşilkar
Omuzlarına üşüşmüştü yıldızlar
Bulutlar saçlarındı
Esti dağıttı
Tel tel rüzgar
İstanbul’u bir nefeste
Çektim içime doldurdum
Bu İstanbul sendin bir tanem
İstanbul kadar efsunkar
Martı kanatlarıyla öpüşlenen
Şıpırıtılı sularında
Bin bir istridye gizli
Aheste çekilen küreklerle
Şarkılar söylenen
Yeşilköy’den Sarıyer’e
Uzanıp sevgilenen
İsyanlara, günahlara davetkar
Sendin sevgilim, alabildiğine sen
Dokundum minarelerin ezan sesine
Allahüekber kadar
Büyüktü Allaha yalvarışım
Dilendim sokak çocuklarının arsında
Bir tadım mutluluğu
Çok mu acıktım sana anlayamadım
Ne çok kadın vardı İstanbul’da
Hepsi ben miydim?
Ortaçağdan bu yana
Fesleğen kokulu Üsküdar’da
Süzülürken grup rengi feracemle nigar
Peşime düşen zabit sendin, kürdili hicazkar
Bu İstanbul sendin sevgilim
Hülyalarıyla rüyalarıyla
Takılıp kaldın aklımda
Yoksa ben miydim Fatih’in
Kuşatıp seni aşkımla
Bizans’ı yıkan sultan
Ben miydim söyle bana
Beklediğin fırtına
Bu İstanbul sendin sevgilim
Hoş geldin dedin aşkıma
İ’sinden L’sine kadar sendin
Ayasofya’dan, Sultanahmet’ten, Dolmabahçe’den
Hep sen çıktın karşıma
Küçücük bir taş aldım toprağından
Attım eskimiş aynalara
Aynalar kırıldı
Yine sen çıktın karşıma
Oturdum Kaşanesine İstanbul’un
Sarıldım sana doya doya
Mahmur uykular çöktü üstüme
Lahuti örtülerle
Ansızın uyandım sana
Al atlı şehzadeydin şimdi
Kaçırdın beni Çamlıca’dan saklı
Yeşil bir kutuya
Sen İstanbul’dun sevgilim
Bütün aşkınla hünkar
Sen ey ömrümü şarkılayan
Mağrur bestekar
Sevdalandım sana yeniden
Çocuklar kadar suçlu
Çocuklar kadar günahkar