AHZETİNA
eski dünya bir ‘Ah’ın içinde döne döne
konuyor şu mağrur mendireğe
binlerce kelime ezberlemiştir acı
nafile hiçbiri gelmiyor dile
üstündeki esvabı bu tat parçalamıştır
Ah’lar eski dünyanın eski Meryem’i
utanmış sevişmekten kalmış tek memeli
bir buldozer olsa ona da vurulurdu
gördüğü çöl devesi, ökse otu, Franco’nun lalesi
kurşuna vuruldu taze kurşunun kendisi
kenar kenardan daha kenardadır
deniz ufuktan daha uzakta
mesafeye ‘ah’ çekilir ince bir yayla
acıyı ölçer terzisi bir top kumaş gibi
yalnızlık makası, huy mezrosu, aşk ipliği
kenarı kenara diker Zetina dikiş makinesi
sanki ufuk çizgisini dikiyor, destur!
işte o vakit çarpar mendireğe bir gemi
yahut kız yanlış adama vurulmuştur
Emel İRTEM / YASAKMEYVE / KASIM - ARALIK 2005