BILDIRCIN PAZARI
Soho’da bir İtalyan kahvesi...
Köşede, televizyonda
son haberler : Somali’de akşam
Etobur mercekler
ve arkasundakiler
yavaş yavaş hazmederken
açlık ve dizanteriden
kırılan bıldırcınları
Gömülmeden çürüyen insan vücutları
Kavrulmuş toprak, petrol,çelik amonyak.
Mekanizma yağı, kükürt, fosfor bulutları
çığlık ,toz, duman ve kopan birkaç ayak...
Howitzer’in çift patlamasında
“operation restore[s]hope”
İronisi[ne] medeniyetin...
*
Hafifden, yağmur başladı dışarda.
Hayal meyal seçiliyor buğulu camlardan.
-Sanırım giderek şiddetlenir.
Bıldırcınlar, köşelerde bekleşiyor.
-Sanırım müşterileri de seyrekleşecektir.
Saralı bir berduş altına işiyor
Sokak lambasının ayaklarında
yaşlı bir ayyaş alkol komasında
yaşlı bir kadın belediye evinin sofasında
–sessizlikten
ölüyor, saatler yavaşça gece yarısını geçerken
*
Havada taze kahve, tütün ve pasta kokusu...
Masada yemek sonrası rehavet, bir paket Gitan
Cpuccino, yarınki Guardiyan :
Kuzey’de
torna, matkap, pres
bin tonluk konvertörler
asırlık tersaneler
global poligonda bir bir düşerler.
Şehirler enkaz altında kalıyor.
Çöküntü,
karanlık koridorlarda,
bakalit, bira, sidik kokusu
küflü, siyah duvarlarda :
“Pakis out”, “Turken Raus” , Swastika,
mektupluktan dökülen benzin
kuytu sokaklarda “Krack” , kokain
ve körpe ciğerlerde tiner dumanıdır.
Şehrin eteklerinde
toplu konutlar, giderek toplu tabutlara dönüşüyor
işsizlerin şizofrenik hayallerinde.
“Tüm yoksul köpekler kilise merdivenlerinde”
pencerelerde
cerahatlı ışıklar
kurtlanan suratlar
bozulan asansörlerde
havasızlık.
Gökyüzü eflatun, gri ve kahverengidir
isteyenler havayı bıçakla kesebilir.
*
Bıldırcınlarda bir telaş bir panik...
Metropolün fırtınalı vorteksine
sürüler halinde, göçerler
elektronik rüyaların köredici öksesine
Kaldırımlarda, kemiklerine kadar soyup
ırzına geçer ışıklı reklamlar.
“Fast food” gibi tüketilir,çöplüğe dökülürler.
İsimler, istatistikler
hiç iz bırakmadan silinirler
medya denizinin kumsalında.
Korteksinin salgılarından
balıklar zehirlenir bu sularda
Başını kaldırıp da bir baksan.
Yaşam
“post-modern” zamanlarda
bu karanlık sokağın kuytusuna
poşet içinde bırakılan cenin
kesilip atılan tırnak
deşilen yara
akıtılan cerahat gibidir.
Somali, Ruanda, Haiti, Çeçenler,
Sıvas, Bosna.
Liverpul, Diyarbakır...
mercekler, rotatifler hep açtır
Bıldırcın pazarında
ucuzluk vardır.
(Adam Sanat,113)