MUHASARA
kapımı kapıyorum
aşka
ve cinsel kitaplara
yoksulluğun dizginlediği soluğumla
yalnızlığa itiliyorum atın
alkol olduğu
bu ülkede
hüznün ve döllenmenin sonucu
yüzüme
aşkı küfü ve yalnızlığı
çok eskiden diplomat bir şair çizmişti
şimdi sevilim
karanfillerin yalnızlığa geçtiği bu ülkede
bir muhasaracı olup
yeniden çizebilir mi
kendini ve beni bir umuda
saçıma sürdüğüm lavanta
onu niçin sürüyorum
giyilmesi gerektiği halde şapkamın
niçin hâlâ üzüm koparan eliyle o
dar alnımda alkoller büyütüyor
bir gecenin hüküm sürdüğü bende
demirci dükkânlarının
ve torna makinelerinin
şimdiki yalnızlığına paslı caddelerimin
eski günlerimin ağıtını söyletmesi çok güç
gece karanfillerle giriyor koynuma
geçmesi bitmeyen bir konvoy oluyor sessizlik
sessizlik
ve onun çiçek satan ölücüleri
kınından çıkıp
bir muhasaracı gibi doluyor odama
(Soyut/27, Temmuz-1967)