SARHOŞ ATLAR ZAMANI
Yorgundur, atsız halatsız
çıkılmış tepelerin gökyüzü.
Yolda büyüdüm ben, işkilli
obua çalgılarıyla,
yolda büyüdü çıramın
zulme dolanmış fitili.
Sebepsiz yelesi gitmelerde, boyası dökük
yadırgı kamyonetlerin,
sokulurduk sanki biz bize, üstümüzde
çırpınan muşambalarla bir hilkatti,
sanki rüzgarı sakatlayan bir attı
dünden alacaklı yatılmış
gecesi bezirganların.
Sarhoştur,
atsız halatsız
çıkılmış tepelerin
gökyüzü.
Dayanaksız, nüzullü
bir bedenin gündüz çırpınışında
sürmeli bakışlarla
üşüyen kürdevleri,
sürerken sevinç uykuda
taze ellerden yanaklara
doğru,
paslı teneke sesleriyle
uyandırırlardı.
Günışığı dondurulmuş şafakta
gezinen aylar gibi
solgun, sapsarı
neresinden tuttuysam
aydınlığı hep sarhoş
bir günün üzerliği,
acı bir yaprak gibi
önüme durdu.