YAZ DA BİTTİ…
Bu yaz da beyhude bir seferdeyim,
sıkıntıdan öldüğümü yazıyor günlüklerim.
Zamanlı zamansız yağdı yağmurlar,
keyfimizi kaçırdılar.
Bereket, meyveler verimli ve cömertti.
Kiraz kirazlığını bildi, doldurdu mevsimini.
Kavunlar namuslu çıktı; tadıyla, kokusuyla
aldı hak ettiği parayı.
İstavrit cızlamı çekti; açtıkça açtı arayı.
Şeftaliler iri ve suluydu;
gözümüzü ve gönlümüzü doyurdu.
Deniz kıyısında kültür balıklarıyla nefsimi körlettim.
Balığı kuruttuğu için,
kızıp durdum açgözlü balıkçılara…
Yakası açılmadık küfürler edip dümdüz gittim.
Ben ki çok hamarattım yazları,
şafak atmadan, fırlardım yataktan.
Günlerdir bir takıntının tutsağıyım;
düşümde baştan çıkarıyor beni,
sıralı sırasız, bir arsız kız…
Artık günün ebesi değilim!
Deli sularda gemilerim yok, bıraktım tasaları.
Sağlığım çok önemli çok, zaten yaz da bitti…
Tasımı tarağımı toplayıp kışa hazırlanmalıyım;
bu yıl ayva bol, demek ki zorlu geçecek kış…
Gerçi daha temmuzun teri sırtımda ama,
Hicaz bir şarkıyı doluyorum dilime:
"Enginde yavaş yavaş… günün minesi soldu.
Derdim bana arkadaş, bugün de akşam oldu…"
tutuyorum evin yolunu.